28 Şubat 2012 Salı

Down By Law (1986)



Jim Jarmusch'un 1986 yapımı filmi Down By Law, bu haftaki klasik film seçimimiz. Sıradışı bir hapishane filmi diyebileceğimiz filmde, Tom Waits, Roberto Benigni ve John Lurie üçlüsü başrolde...


Film Zack, Jack ve Roberto'nun hapishane dışındaki hayatlarından başlıyor. Oldukça sıradan görünen gün, Zack ve Jack için hayli sıradışı bir hal almaya başlıyor ve bir şekilde oyuna getirilip kendilerini hapishanede buluyorlar. Roberto da bir şekilde hikayeye dahil oluyor. Bu iki adamın aksine Roberto ile ilgili yeterli bilgi sahibi olamıyoruz. Jarmusch kimi noktaları kasten ucu açık bırakıyor ama bu adamın, diğer ikisine göre daha uyanık ve bu işlere daha alışkın bir havası olduğu kesin. Elbette öbürlerine de çok 'temiz' diyemeyiz...

Bu üçlünün hapishane macerası üzerine şekillenmeye başlıyor film. Elbette bu bir Jarmusch filmi. Haliyle kendisinden alışıldık bir hapishane filmi beklememeliyiz. Çoğu Jarmusch filminde olduğu gibi burada da önemli olaylar, karışık bir olay örgüsü falan yok. Hapishane filmidir deyip böyle entrika dolu şeyler beklemeyin. Üç adam bir şekilde kendilerini hapiste buluyor. Bu iç boğucu yerde havadan sudan muhabbetler ediyor, sonunda da bir şekilde dışarı çıkıp, yollarına devam ediyorlar. Birbirinden çok farklı üç erkeğin, birbirlerinin tahammül sınırlarını zorlayışları ve hatta kadınlarla olan ilişkileri ile ilgili bile diyebiliriz film için. Nihayetinde birisi kadın satıcısı, birisi hiçbir kadınla kalıcı ve uzun ömürlü ilişkiler kuramayan biri olan, diğeri ise hapishaneden kaçtıktan sonra bir kadınla kalmak uğruna diğer ikisinden ayrılıp, her türlü riski göze alabilen üç adamdan bahsediyoruz. Adamların kadınlarla olan ilişkisi üzerinden de filmi okumak mümkün...



Tom Waits'in, Jockey Full Of Bourbon'u ile başlayıp, Tango Till They Are Sore'u ile biten filmde, başlarda alakasız gibi görünen Roberto karakterinin olaya dahil oluşu ve çıkışı öykü açısından önem arzediyor. Bu renkli karakter oldukça uyumsuz ve sıkıcı görünen iki adamı bir şekilde kendine uyduruyor. Öykü bu açıdan bir altmetinsel zenginlik kazanıyor. Üçlünün hapisten kaçtıktan sonra, hapishanedeki hücrelerini hayli anımsatan ormandaki bir kulübeye sığınmaları da hayli anlamlı ve komik...

Jarmusch, oldukça ayrıksı bir yönetmen. Amerikan sinemasının klişe haline getirdiği, dayattığı hemen tüm anlatım biçimlerinin dışında bir yol aradığı, Ozu,Bresson gibi sinemacıların izinden giden minimalist film modelinin içine kendine özgü tuhaflıkları ve mizah anlayışını başarıyla yedirdiği filmleriyle kendine yer edinen ve usta mertebesine ulaşan bir isim. Özellikle ilk filmi Stranger Than Paradise ile tüm alamet-i farikalarını hemen ortaya koyan yönetmen, bu filmle çıtayı öyle bir noktaya koymuştu ki, bir anda her yaptığı iş merakle beklenen ve takip edilen bir isim haline geldi...

Down By Law'u, bu aykırı yönetmenle henüz tanışmamış ya da bu filmini izlememiş tüm sinemaseverlere rahatlıkla önerebilirim. Yönetmenin bilinen bütün özelliklerini bünyesinde barındıran filmi, sıradışı bir hapishane filmi olmasıyla da dikkat çekiyor ve bu alt türe hayli yenilikçi bir yapı getiriyor. Zaten bu türlerle oynama işi de yönetmenin sevdiği bir iş diyebiliriz. İlerleyen dönemde örneğin Dead Men'de de Western türünü yapıbozumuna uğratıyordu kendisi. İkinci filmi olan Down By Law bu yönüyle de kesinlikle ilgiye değer...

0 yorum:

Yorum Gönder