16 Nisan 2011 Cumartesi

London Boulevard / Londra Bulvarı (2010)



Ülkemizde bu hafta gösterime giren London Boulevard / Londra Bulvarı, hapisten yeni çıkmış, kirli işlerin adamı Mitchell'ın, yeni bir hayata başlama çabası üzerinden şekilleniyor. Mitchell rolünde Colin Farrell, yeni başladığı ve çanta taşıcılığını üstlendiği ünlü oyuncu rolünde Keira Knightley, yönetmen olarak ise Edge Of Darkness, The Departed, Body Of Lies gibi filmlerin senaristi William Monahan var...

Filmin, öyküsü aslında türün artık klişeleşmiş kimi olay örgüsü ve karakterlerini barındırıyor. Hapisten çıkıp yeni başlangıç yapmak isteyen bir 'kirli adam', bir şekilde tanıştığı ve aşık olduğu kadın, kendisini ve yaptığı işleri sorgulaması, çektiği vicdan azabı, tüm bırakma çabasına rağmen karşısında yıkılmaz bir duvar gibi duran geçmişi ve yavaş yavaş o malum sona yol alış. Film, tüm bu formülleri aynen uyguluyor. Dolayısıyla çok orjinal bir işle karşı karşıya olmadığımızı peşinen kabul etmemiz gerek. Film, bu genel tabloyu başarılı bir şekilde yansıtsa ve ilgiyle izlense de orjinal olamamaktan daha ciddi problemlere de sahip. Bir kere yönetmen Monahan, her ne kadar senarist olarak çok tecrübeli ve başarılı da olsa ilk yönetmenlik denemesinin acemiliğini üzerinden atamamış ve kurmak istediği anlatım modeline tam karar verememiş gibi. Bu noktada aklımıza ilk önce geçen sezon sinemalarımızda izlediğimiz George Clooney'li Anton Corbijn filmi The American / Amerikalı geliyor. Hatırlanacağı gibi aslen o film de temel hikaye yapısı olarak yukarıda saydığımız formüle sadık olsa bile, Corbijn öylesine minimal ve orjinal bir dil yakalıyordu ki film bambaşka açılımlara sahip hale gelebiliyordu. Monahan ise burada sanki Corbijn'in filmindeki gibi hafif otantik bir yapı kurmak istemiş ama bir yandan da o kadar da minimal ve seyirci için içine girilmesi zor bir film olmasın demiş gibi. Böyle olunca da arada derede kalan, anlatım modeline tam karar veremeyen bir yapı ortaya çıkmış...

Filmin kurgusu da kimi problemler içeriyor. Bazı filmin gidişatı için önemli olaylar oldu bittiye gelip havada kalıyor gibi. Aslında bu da yukarıda bahsettiğim anlatım modeli kararsızlığından kaynaklıyor. Film bazı yerlerde, birşeylerin altını kalın çizgilerle çizerken, bazı yerlerde ise çok önemli olayları havada bırakmayı tercih ediyor. Ayrıca aşk öyküsünün işlenişi de yeterince derinlikli değil. Hatta filmin genel olay örgüsünü yavaşlatarak ritmi bozduğu bile söylenebilir...



Tüm bunlara karşın türün genel formülünü başarıyla uyguluyor sayılır film. Baştan sona ilgiyle izleniyor dediğimiz gibi. Colin Farrell de karakterin gerektirdiği, şaşkın ve kararsız kompozisyonda başarılı. Ama hepsi bu kadar. Daha fazlasını beklemeden, oyalayıcı bir polisiye, bir 'hapisten çıkıp yeni başlangıç yapmak isteyen geçmişi karanlık adam' filmi izlemek için ortalama bir tercih olabilir...

Filmin Notu : 6 / 10

0 yorum:

Yorum Gönder