13 Mart 2012 Salı

My Own Private Idaho (1991)



Gus Van Sant imzalı My Own Private Idaho, hem yönetmenin, hem de 90'ların en önemli filmlerinden biridir. Aynı zamanda Shakespeare’in IV. Henry'sinin serbest bir uyarlaması da olan film, River Phoenix ve Keanu Reeves'in performanslarıyla da değer kazanıyor...


Scott ve Mike adında, hayatları 'dışarıda' geçen iki erkek fahişenin öyküsü diyebiliriz film için. Ancak birbirine benzer görünen bu iki karakterin de ciddi farklılıkları var aslında. Mike ailesinin ciddi sorunları olan,bu ortamdan kaçıp kendisini sokaklara atmış, 'narkolepsi' den muzdarip, günlük kazandığıyla yaşayan biriyken, Scott ise zengin bir işadamının oğlu. Onun tek derdi, babasının inadına gitmek ve başka bir dünya olduğunu ona göstermek. Sonunda gideceği yönü belki de baştan biliyor kendisi de. Bir anlamda iki başkarakterin sevgi arayışı olarak da görebiliriz filmi. Scott, o 'son durağa' geldiğini hissettiğinde duruyor ve artık katlanmak için bir sebebi olduğunu hissediyor. Böyle bir imkana sahip olmayan Mike ise buruk bir aşk öyküsünün kahramanı olup yoluna devam etmek zorunda kalıyor...

Gus Van Sant'in Shakespeare havası taşıyan dış ses kullanımı ve diyaloglarla desteklediği anlatımı film boyu ilgi çekici havayı koruyor. Bu anlatım filmi ne popüler sinemanın saptığı yollara saptırıyor ne de ağır kanlı ve her izleyiciye göre olmayan bir sanat sineması formuna sokuyor. Yönetmen, her zamanki 'umursamaz' üslubuyla, kendince hikayenin ruhuna uyan doğru anlatım metodunu buluyor ve oradan ilerletiyor filmi. Aslında kariyerinin daha 'düz' anlatımlı filmleri arasına sokabileceğimiz bir filmi My Own Private Idaho. Ancak cesareti, üslubu ve öyküsünün ayakları yere basan hali ile sıradanlığın kıyısından bile geçmiyor. Örneğin sevişme sahnelerini fotoğrafmış gibi sabit planlar halinde göstermesi, başkarakterlerini 'gay porn' dergilerinin kapağı üzerinden konuşturması gibi yaratıcı hamlelerle filmin söylediğimiz gibi 'ağır kanlı' bir yöne girmesini de, depresif bir hal almasını da önlüyor. Mike'ın narkolepsisinin de hikayeye bir derinlik kattığı söylenebilir. Bütün filmi bir 'yol filmi' havasında kuran Gus Van Sant, Mike'ın bu hastalığını, bir anlamda vücudunun verdiği bir 'kaçış' ve 'aidiyetsizlik' tepkisi gibi sunarak hikayenin yol filmi türü ile olan bağını güçlendiriyor...





Mike'ın babasıyla olan ilişkisini ele aldığı bölümler, 'anne' takıntısı, Scott'a olan aşkı hep bu başta sözünü ettiğimiz sevgi arayışının belirtileri aslında. Elbette öyle ya da böyle bir 'güç' sahibi olup da bunu reddetmiş olan Mike için en son noktada işler daha kolay bir hale geliyor. Sahip olduğu avantajlarla yolunu bulması çok daha kolay oluyor. Bu 'dışarıdaki dünya' nın karakterleri arasında da tıpkı 'bildiğimiz dünya' nın güç ile ilgili kuralları aynen işliyor anlıyoruz ki...

My Own Private Idaho ilgi çekici karakterleri, yönetmenin dinamik anlatımı, oyuncuları ve hüzünlü finaliyle unutulmaz bir film. Gus Van Sant'ın başyapıtlarından olan film, hala izlememiş sinemaseverlere şiddetle tavsiye olunur...

0 yorum:

Yorum Gönder