13 Aralık 2010 Pazartesi

Enter The Void / Boşluk (2009)



Ardı ardına çektiği zorlayıcı filmlerle kendine bir kitle edinen yönetmen Gaspar Noe, uzunca bir aranın ardından yeni filmi Enter The Void ile tekrar karşımıza geldi. Rüyalar, halüsinasyonlar, ölüm sonrası, cinsellik... Boşluk' ta seyirciyi yine zorlu bir deneyime davet ediyor yönetmen...

İlk iki filminde psikolojik ve görsel anlamda şiddetin her türlüsünü uygulayan Gaspar Noe, bu kez yine psikolojik hatta kendi deyimiyle 'psychedelic' sularda seyrediyor. Filmi, Tokyo'da küçük çaplı uyuşturucu işleri çeviren Oscar'ın gözünden izliyoruz. Gözünden izleme eylemini gerçekten uyguluyor yönetmen. Ölüm sonrası flashback anlarına kadar Oscar'ın yüzünü pek göremiyoruz. Onun gözünden görüyoruz. Göz kırpmalarına kadar her ayrıntı gerçekçi. Genç adam bir gece polis baskınında vurulduktan sonra, bu kez ruhuyla birlikte yükseliyoruz ve kız kardeşinin peşine, oradan da 'zihni' ile birlikte flashbacklerle geçmişe gidiyoruz. Bu bölümlerin teknik işçiliğinin başarılı olduğunu ve bir noktaya kadar çok iyi gittiğini söyleyebiliriz. Ancak bir yerden sonra öykü gitmez, ilerlemez oluyor. Süre gereksiz derecede uzun. Film, durup durup aynı şeyleri söyler duruma geliyor...



İlk iki filmine göre görece daha 'uslu çocuk' modunda giden bu filminde, yönetmen son bölümde biraz yaramaz tarafını ortaya çıkarmak istiyor yine. Fakat özellikle finaldeki inanılmaz uzun sevişme sahnelerinde bu 'yaramaz' taraf çok eğreti duruyor...

Kendi adıma seyirciye işkence etme amacındaki filmlerden hazzetmem. Filmlerin içerisinde rahatsız edici, zorlayıcı sahneler olabilir. Bununla hiçbir sorunum yok, hatta zor filmleri severim de. Ancak bunlar öykünün ve söylenmek istenen şeyin vazgeçilemez parçaları olmalıdırlar. Yoksa gereksiz şekilde uzun ya da abartılı şiddet ya da cinsellik sahneleri içi boş bir hale gelebiliyor. Örneğin yönetmenin bir önceki filmi Dönüş Yok' taki 9 dakikalık tecavüz sahnesi ya da aynı filmin başındaki şiddet sahnesinin nasıl filmin pazarlama aracı haline geldiğini hatırlayın. Bu hep, belli sahnelerin gereksiz yere abartılı olmasından. Yoksa Dönüş Yok sinema tarihinin en şiddet yüklü filmi falan değildi. Bu açılardan, kişisel olarak Gaspar Noe sineması hep mesafeli durduğum bir sinemadır. Öyle onun işlerini nefes kesici bulanlardan olmadım hiçbir zaman. Ancak sinema üzerine kafa yoran, işin 'bu öyküyü nasıl çekebilirim' tarafını düşünen bir adam olduğunu söylemekle yetinebilirim. Bu filmi de, benim için ne bir ileri adım oldu ne de geri adım. Bu açıdan da baz alabilirsiniz. Önceki filmlerini sevmiş olanlara rahatlıkla tavsiye edebilirim. Yok, sevmeyenlerdenseniz, izlemeden önce sizi çok fazla yeni birşeyin beklemediğini bilin...

Bir uyuşturucu tribi ile ölüm - yaşam arası gidip gelen bir koma hali arasındaki film, bir ölçüde reenkarnasyon üzerine bir deneme belki de. Dediğim gibi, benim için çok yeni birşey yok. Gaspar Noe hayranlarına...

Filmin Notu : 5,5 / 10

0 yorum:

Yorum Gönder