16 Aralık 2010 Perşembe

Chatroom (2010)



Japon yönetmen Hideo Nakata'nın, İngiltere'de ve İngiliz oyuncularla çektiği yeni filmi, günümüz gençliği için giderek gerçek dünya kadar önemli bir hale gelmeye başlayan sanal dünya üzerine bir öykü anlatıyor ve anlamlı şeyler söylemeyi başarıyor...

Ülkesi Japonya'da çektiği Karanlık Sular, Halka gibi filmlerinin Hollywood versiyonlarını bildiğimiz yönetmen, (Hatta Hollywood'daki devam filmini bizzat kendisi yönetmişti) bu kez Avrupa'yı mekan tutuyor. Filmdeki Avrupa sanat sineması geleneği havası zaten dikkat çekiyor.

Chatroom'un herşeyden önce ayakları yere sağlam basan bir öyküsü var ve bu öyküyü etkileyici ve üzerine çalışılmış bir görsellikle birleştiriyor. Bir grup ergen, filmin ana kahramanları. Bu gençler, internette bir chat odasında tanışıyorlar ve sürekli aynı odada buluşmaya başlıyorlar. Bu dünya onlar için gerçek hayattaki sorunlarından sıyrıldıkları, gerçek hayatta kurabildikleri yüzeysel ilişkilerden kaçınarak gerçekten birbirlerini anlayabildikleri bir mekan haline gelmeye başlıyor. Ancak bir süre sonra içlerinden birinin farklı bir niyeti ortaya çıkıyor...



Yönetmen, öncelikle görsel olarak iyi tasarlanmış fikirlerle çıkıyor karşımıza. Öyküde söz ettiğimiz sanal ortamı, yani sanal sohbet odalarını, bildiğimiz anlamda, gerçek bir oda olarak karşımıza çıkarıyor. Gerçek dünyaya geçtiğimiz anlarda soğuk ve mat renkleri tercih ederken, sanal dünyayı parlak görüntülerle karşımıza çıkarmış. Burada belli ki bu iki dünyanın renklerini, bu gençlerin gözünden görmemizi istemiş. Gençlerin gözünde gerçek dünya soluk,bitik,mat. Sanal dünya ise parlak ve hareketli, farklı bir gerçeklik sunuyor. Gençlerin tamamının normal hayatta belli sorunları var, sanal dünya ise bu gerçeklikten kaçmak için sığındıkları bir liman adeta. Gençlerden, özellikle Jim karakteri önemli bir yer tutuyor hikayede. Geçmişinden gelen sorunları olan, normal hayatta silik, asosyal bir karakter olan bu genç de sanal odalarda arıyor çareyi. Bu karakteri oynayan, An Education'dan da hatırlayacağımız Matthew Beard rolünde başarılı. Bu karakter, Beard'ün de başarısı ile öyküyü sürükleyen bir hal alıyor.

Ne Jim, ne diğer karakterler, sanal dünyada, dertlerine çare bulmak bir yana daha da kötüye gidiyorlar ve başlarının büyük belada olduğunu anlıyorlar. Filminin, gençlerin yer aldığı, muhafazakar ve ahlaki mesajlar sunan bir gerilim filmine dönüşmesini engelliyor Nakata. Ayrıca finalde iki dünyanın birleştiği, bir hayvanat bahçesinden başlayan ve tren istasyonunda son bulan bölümde de yine görsel maharetlerini de konuşturuyor...

Chatroom, gençlerin birer birer öldürüldüğü tipik Amerikan ve Avrupalı örneklerini son zamanlarda izlediğimiz korku filmlerine benzeyen bir film değil. Temel olarak aslında tam anlamıyla bir korku filmi de değil. Dramatik ve görsel yapısı üzerine kafa yorulmuş 'gerilimli' bir film. Evet, Nakata, işin gerilim ve korku yanını biraz daha kuvvetlendirebilse, daha unutulmaz bir iş olabilirmiş. Ama bu hali de yeterince tatminkar...

Filmin Notu : 6,5 / 10

0 yorum:

Yorum Gönder