14 Ekim 2010 Perşembe

The Boys Are Back (2009)


Scott Hicks, özellikle Shine ve Stephen King uyarlaması Hearts In Atlantis ile beğenimi kazanmış bir yönetmen. İşin görsel tarafında kartpostal titizliğindeki kadrajları ve renk kullanımı, öykü anlatımı tarafında ise duygusallığı ölçülü kullanımı ve abartıya kaçmamasıyla, işini hakkıyla yaptığını düşündüğüm biri...

Ülkemizde, eğer yanılmıyorsam şu ana kadar hiçbir ortamda (vizyon,festival,dvd hatta TV) henüz karşımıza çıkmayan son filmi, The Boys Are Back'te yönetmen bu kez, eşini kanserden kaybeden bir babanın, haylaz ufak oğluyla bir başına kalışını anlatıyor. Joe, Avustralya'da bir gazetede spor muhabirliği yapmaktadır. Sözkonusu olayın ardından oğluyla başbaşa kalır. Bir yandan ufaklıkla birlikte yaşama ve herşeyi tek başına göğüslemenin zorluklarıyla mücadele ederken bir yandan da geçmişiyle yüzleşmeye çalışır. Önceki eşinden olan oğlunu küçük yaşında, annesiyle birlikte İngiltere'de bırakmıştır. Yeni eşinin ölümünün ardından ufak çocuğunu büyütme görevini üstlenmesi onun için bir nevi meydan okumadır ve bu meydan okumanın içine eski oğluyla olan sorunlu ilişkisini düzeltme çabasını da ilave eder...



Hicks, bilindik temiz anlatımını bu filmde de sürdürüyor. Duygusallığı dozajında tutmayı başarırken görsel maharetlerini de yine sergiliyor. Erkeğin, çocuklarını tam anlamıyla sahiplenme duygusunu, ancak ölen eşinin ardından yakalayabilmesini ve hatta geçmişteki hatasından dolayı bu kez daha da bir sahiplenme duymasını inandırıcı şekilde anlatıyor. Clive Owen, rolünde rahat ve inandırıcı. Filmi, yeri geldiğinde tek başına sürükleyen bir performans çıkarmasını biliyor. Eski oğulla olan üstü kapatılmış sorunların açığa çıkışının, Joe'nun İngiltere ziyaretiyle birlikte verildiği sahneler gerçekten inandırıcı ve etkileyici. Finalde kaybedilen eşin yerini, daha önceden kaybedilmiş bir oğulun alması da manidar.

Ayrıca filmin, kaybedilen eşin yerini alacak kadın klişesini boşa çıkarması da hoş bir ayrıntı. Böyle bir 'aday' sözkonusu ancak iş, kadının beklediği noktaya gelmeyince kaprisini kusmasıyla öylece kalıyor. 'Eski eşle barışır mı?' gibi beklentiler de boşa çıkıyor. Yönetmenin bu tarz klişelere sıcak bakmadığı gayet açık. Ses bandı da gayet hoş. Sigur Ros şarkılarının yanı sıra Hal Lindes'in tema müzikleri de güzel...

Sonuç olarak The Boys Are Back, iyi bir aile draması. Umarım ülkemizde çeşitli mecralarda görürüz ve üzerine daha çok konuşulur...

Filmin Notu : 2,5 / 4

0 yorum:

Yorum Gönder