15 Mart 2013 Cuma

Yakın Plan: Oscar 2013 - En İyi Film Adayları ve Tören Hakkında Genel Değerlendirme






 Oldukça uzun bir aradan sonra tekrar bloğa yazmaya başlıyorum. Hem yazdığım diğer yerler, hem de özel işlerimin yoğunluğundan oldukça aksatmaya başlayınca bir müddet bloğu tatile sokmuştum. Bundan böyle buraya da düzenli yazacağım. Tabii bu arada sezonun sinema açısından önemli bir dönemini de geride bırakmış olduk. Ben de bu yüzden dönüşü birkaç değerlendirme yazısı ile yapmak istedim. İlk yazım da geride bıraktığımız Oscar töreni ile ilgili olacak...



Aslında Oscar töreninden çok ben, uzunca bir ara vermemden dolayı Oscar adayı filmlerle ilgili yazamadığım için özellikle en iyi film kategorisindeki adaylarla ilgili görüşlerime yer vereceğim. Zira uzunca bir ara verdiğim için Oscar filmlerinden bahsedememiş oldum (sinemakulubu.com da gösterime girdikleri hafta için payıma düşen Beasts Of The Southern Wild ve Lincoln dışında tabii). Önümüzdeki dönemde, güncelliği yakalamak adına, yeni vizyona giren filmler hakkında da yazacağım için tek tek Oscar filmlerinden bahsetme imkanı bulamayabileceğimden, en azından en iyi film kategorisi adayı 9 film hakkında birer paragraf da olsa yazmak istedim. Önce törenle ilgili kısa bir değerlendirme yapalım : Kendi adıma son 10 yılda izlediğim en sönük Oscar töreni olduğunu belirterek gireyim. Hem Seth MacFarlane'in sunucu olarak düşük performansı, hem işin politik yönünün bu kadar öne çıkması töreni çok sıkıcı hale getirdi. Hele finalde en iyi film ödülünü açıklamak üzere Beyaz Saray'a, Michelle Obama'ya bağlanılması işi iyice propaganda haline getirerek hayli rahatsız edici bir atmosfer yarattı. Kendi adıma bu politik boyutu çoktan görmüş ve "operasyon filmleri"nden birinin (yani Argo ya da Zero Dark Thirty'den birinin) kazanacağına çoktan kanaat getirmiştim. Sonraki süreçte de Oscar öncesi yarış bunlardan Argo'yu fazlasıyla ön plana çıkarmıştı ve çoğu kişinin aksine ben hiç de sürprizli bir gece olabileceğine inanmıyordum. Öyle de oldu ama belirttiğim gibi bu kadar propagandist bir töreni biz Bush döneminde bile izlememiştik doğrusu. Adeta Beyaz Saray'ın CIA'i ödüllendirdiği ve beklenen İran müdahalesinin ön hazırlığının yapıldığı bir gece gibi görüntü veren tören, can sıkıcı derecede politik ve milliyetçi idi açıkçası. İyisi mi biz asıl konumuza, filmlere dönelim...

Yazının bundan sonrası, Oscar töreni ile ilgili birşey ihtiva etmiyor. Sadece en iyi film adayı 9 film ile ilgili kısa değerlendirmelerimi yaparak, 5 üzerinden buçuksuz olarak verdiğim notlarımı yayınlıyorum (Bu arada bundan  böyle film değerlendirmelerimde de puanlamanın bu şekilde olacağını belirteyim). Ayrıca en aşağıda söz konusu 9 filmi kendi beğenime göre sıraladım. Önce harf sırasına göre filmler hakkında kısa görüşlerim :


AMOUR :   Bilen bilir, Haneke ilk dönemleri itibarı ile çok da sevdiğim bir yönetmen değildi. Ancak bence Cache ile birlikte kariyerinde yepyeni bir yola girdi ve bunun sonucunda her yeni filmi bende inanılmaz merak uyandıran bir yönetmene dönüştü. Son filmi Amour, Haneke usülü bir aşk öyküsü anlatıyordu. Haneke, büyük çoğunluğı dört duvar arasında geçen filminde, bence inanılmaz bir gerçeklik duygusu yakalıyor. Yaşlı bir çiftin öyküsü kadının hastalanmasından sonra bambaşka yollara saparken, Haneke özellikle ufak detaylar üzerinde durarak filmi ilginç noktalara taşımayı başarıyor, tartışmalı finaliyle de bence anlatmak istediğini kusursuz şekilde anlatmayı başarıyordu. Amour etkisi üzerinden zaman geçtikçe artan mükemmel bir film. Bence yalnız senenin değil tüm 2000'lerin de en iyi filmlerinden biri...

Filmin Notu : 5 / 5








ARGO :   Ben Affleck'in yönettiği Argo, İran Devrimi'nin en ateşli günlerinde, militanlar tarafından Amerikan Büyükelçilik binasına girilip 52 kişinin rehin alındığı olayda bir şekilde kaçmayı başaran 6 kişinin, CIA tarafından plan yapılarak kurtarılmaları sürecine odaklanıyordu. Argo, herşeyden önce çok iyi bir gerilim duygusu yakalamayı başaran, usta işi anlatıma sahip bir film. Ancak diğer taraftan politik açıdan hiç de doğru bir noktada ilerlemiyor. Aradığım şey aslında "politik doğruculuk" değil. Ancak bir sanat eserinin böylesi hassas mevzuları anlatırken koruması gereken minimum ölçüdeki tarafsızlık. Ancak Argo'nun pek bu konularla ilgisi yok. Amerika'nın masum bir ülke olmadığının altı 1-2 diyalogla (o da karşı taraftan kişilere söyletilen) çizilmeye çalışılan göstermelik bir düzeyde kalıyor. Filmin tamamında İran, demokrasiden eser olmayan, yobazlığın kol gezdiği bir ülke olarak tanımlanıyor. Elbette İran'ın, hele ki söz konusu dönemde demokrasinin hakim olduğu bir ülke olduğunu iddia ettiğim yok ama bilhassa halkın da kendilerinden olmayanlara karşı hoşgörüsüz tavırları, anında linçe yeltenecek şekilde hareket ettiğini özellike vurgulayan sahneler var ki bunların tipik Batılı bakışı tanımına birebir uyduğu da ortada. Hal böyle olunca Argo tüm sinemasal artılarına rağmen iyi bir film olmaktan kurtulamıyor. Bir sanat eserinden kendi adıma beklediğim duyarlılıktan çok uzak bir noktaya karşılık geliyor ve hatta baştan itibaren Oscar töreninde verilecek propagandist mesaj için tasarlanmış bir proje filmi olduğu havasını yayıyor...

Filmin Notu : 3 / 5




BEASTS OF THE SOUTHERN WILD :   Yılın Amerikan bağımsızı kontenjanını dolduran Beasts Of The Southern Wild, henüz ilk filmini çeken Benh Zeitlin imzası taşıyordu. Babası ile yaşayan 6 yaşındaki Hushpuppy'nin hikayesini çocuğun gözünden anlatan film, gerçek ile hayalin birbirine karıştığı değişik bir yapı kuruyordu. Belli yönlerden bana Pan'ın Labirenti'ni hatırlatan film, özellikle Hushpuppy'nin dış sesinin kullanımının da desteğiyle etkileyici bir hava yakalıyor, ancak bence gerçekçilik-masalsılık arasında bir yerlerde sıkışıp kalarak irtifa kaybediyordu...

Filmin Notu : 3 / 5 



DJANGO UNCHAINED :   Tarantino'nun İç Savaş'ın hemen öncesinde güneyde geçen filmi, oldukça kanlı ve eğlenceli bir westerndi. 3 saate yaklaşan süresi boyunca, hem öyküden hiç kopmamayı, hem de Tarantinesk diyalogları da bolca kullanmayı başarıyordu film. Bu bağlamda yönetmenin son 2 filmine göre ileri bir adım olduğu bence tartışılmazdı. Elbette yönetmenin başyapıtlarının düzeyinde değildi belki ama çok çok iyi bir filmdi. Sadece Christoph Waltz'un performansı için bile izlenir...

Filmin Notu : 4 / 5



LES MISERABLES :   Victor Hugo'nun eserinin müzikal yorumunun yönetmeni önceki filmi The King's Speech ile hedefi vuran Tom Hooper idi. Les Miserables, oldukça uzun süresine rağmen öyküyü başarıyla kullanmayı başaran bir filmdi. Özellikle belli başlı sahnelerde hayli etkileyici olmayı da başaran bir filmdi belki ama bütün olarak bakıldığında açık konuşmak gerekirse sıkıcı olmaktan da kurtulamıyordu. Tüm diyalogların şarkı olarak sunuluyor oluşu da bir yerden sonra filmi yorucu hale getiriyordu. Gene de Sefiller ilgiye değer bir filmdi. Oyuncu kadrosu ve şarkıların canlı seslendirilmiş olması ile de önemliydi...

Filmin Notu : 3 / 5 







LIFE OF PI :   Ang Lee'nin filmi öncelikle görsel vizyonu ile büyüleyiciydi. Hindistan'daki egzotik bir hayvanat bahçesinden Pasifik'e uzanan bir gemi yolculuğunda çıkan fırtınada ailesini kaybeden Pi'nin bir sandalda bir kaplan ile başbaşa kalması üzerinden şekillenen öykü, başa ve sona yerleştirdiği varoluşsal sorgulama ile de anlam kazanıyordu. Özellikle bu yönü fazlasıyla tartışıldı ve çoğu eleştirmence muhafazakar bulundu ama kendi adıma aynı fikirde olmadığımı belirtmeliyim. Life Of Pi, derinlikli ve görsel açıdan etki gücü yüksek bir filmdi...

Filmin Notu : 4 / 5



LINCOLN :   Spielberg'ün Lincoln'ü, ünlü lideri, Daniel Day Lewis'in olağanüstü performansından da yardım alarak gerçekçi ve incelikli bir biçimde anlatmayı başarıyordu. Eski usül bir anlatım tutturmaktan çekinmeyen Spielberg, Amerikan halkının en çok sevdiği liderlerden birinin öyküsünü, sakin bir tavırla aktarıyordu. Özellikle Lincoln'ün yapmak istediklerini gerçekleştirirken gerektiğinde parlamentoyu da kandırarak sonuca giden tarzını incelikle yansıtan film, sezonun önemli Amerikan yapımlarından biriydi...


Filmin Notu : 4 / 5 




SILVER LININGS PLAYBOOK :   David O. Russell, gerçekçi karakterler yaratmayı ve Amerikan klişelerinden mümkün olduğunca uzakta durmayı başarabildiğini önceki filmi The Fighter ile kanıtlamış bir isim. Silver Linings Playbook'ta bu kez romantik komedi formatının içine bu gerçekçiliği yerleştirmeyi deniyor. Başarılı olduğu kesin. Başarısız bir evlilik geçirmiş, tuhaf aile fertleri ile beraber yaşayan tam bir kaybeden olan Pat'in, karısına tekrar kavuşma planları yaparken karşısına çıkan Tiffany ile aşka yavaş yavaş yol alan hikayesini anlatan film, klişe romantizmden özenle uzak durarak, yan karakterlerini hikayeye başarıyla yedirmesi ve David O. Russell'in yarattığı klasik romantik komedilerde göremeyeceğimiz gerçeklikteki, adeta yaşayan karakterleri ile çok sevildi. Sevenlerden biri de benim, evet...

 Filmin Notu : 4 / 5 





 ZERO DARK THIRTY :   Kathryn Bigelow'un filmi herşeyden önce ahlaki açıdan çok yanlış bir düzlemde oturuyordu. Gerçekleri hiç dokunmadan anlatır gibi yaparak tarafsızmış gibi görünülebileceğini düşünen Bigelow, işkence sahnelerini de hoyratça sıralamaktan çekinmiyordu. Elbette Argo'yu yazarken bahsettiğimiz gibi hassas konuda durması gereken o tarafsız bölgenin çok çok uzağında olduğunu söylemeye gerek yok. Öyle ki film boyu bu "işkencesever" CIA elemanları ile birlikte hareket ediyor, ellerinde doğru düzgün bir kanıt olmadığı halde, sivillerin bulunduğu bir eve girip onları öldürmelerini bekleyerek ilerliyoruz! Karşılarına başkan ve adamlarının çıkardığı engellere de onlarla beraber sinir oluyoruz. Hatta öyle ki filmin en vurucu(olması beklenen!) sahnelerinden birinde Jessica Chastain bu yüzden karşısındakine sağlam bir nutuk atıyor. Tüm bunları bir kenara koyarsak, yönetmenliğin ne kadar iyi olduğu ortada. Örneğin Bin Ladin'in bir geceyarısı operasyonunda helikopterle gelinip yakalanıldığı sahnenin gerçekliği, ya da bombalı saldırı sahnelerindeki yönetmenlik mükemmel. Ancak politik ve hatta ahlaki ekseni şaşmış bir filmin bu yönleriyle paçayı kurtarması pek mümkün değil haliyle...

Filmin Notu : 2 / 5 


Sıralamam :

1. AMOUR
2. DJANGO UNCHAINED
3. LINCOLN
4. LIFE OF PI
5. SILVER LININGS PLAYBOOK
6. LES MISERABLES
7. BEASTS OF THE SOUTHERN WILD
8. ARGO
9. ZERO DARK THIRTY


NOT : Blog için bir sonraki yazı, 2012 yılı içerisindeTürkiye'de gösterime giren filmlerden seçtiğim en iyiler üzerine olacak. Sinemakulubu.com için ise bugün gösterime giren Çanakkale: Yolun Sonu'nu bu hafta sonu yazacağım. Yazı yayınlandığında şu adresten ulaşabileceksiniz:

http://www.sinemakulubu.com/blog/author/ferit-guney/

0 yorum:

Yorum Gönder