17 Mart 2013 Pazar

Yakın Plan: 2012'nin En İyi Filmleri


Yıl geride kalalı epey oldu. Ancak malum birkaç aydır blog tatilde idi. Şimdi geçtiğimiz yıl içinde Türkiye'de vizyona giren filmler arasından seçtiğim en iyi 15 filme göz atmanın zamanı geldi. Her ne kadar "en iyi filmleri" gibi bir ifade kullansak da tamamen kendi halinde, naçizane tercihlerimize göre oluşan bir liste olduğunun altını çizelim...



15. Albert Nobbs - Rodrigo Garcia :   Etkileyici hikayesi üzerinden, cinsiyet ayrımı, kimlik gibi meselelere parmak basan, etki gücü tartışılmaz bir filmdi. Ayrıca Rodrigo Garcia'nın, birbirinden çok farklı tarzlarda filmleri hakkını vererek çekmeyi becerebileceğinin kanıtı gibiydi...




14. Looper - Rian Johnson :   Zaman yolculuğu ve  kiralık katil filmleri gibi iki alt türü birbiriyle buluşturan, aynı zamanda bilimkurgusal bir düzleme de oturan Looper, Rian Johnson'ın yenilikçi yönetmenliğiyle yılın en renkli filmlerinden birine dönüşmekte zorlanmıyordu...




13. Tepenin Ardı - Emin Alper :   Göstermeyi ve göstermemeyi seçtikleri ile, çok akıllıca kurulmuş alegorik anlatımını insan ilişkileriyle güçlendirerek anlatması ile yılın en iyi yerli filmiydi. Aynı zamanda belki de yeni bir yıldız yönetmenin doğuşunun müjdecisiydi...





12. The Grey - Joe Carnahan : İlk bakışta klişe bir aksiyon-gerilim olacak gibi görünen öyküsünü, oldukça farklı bir modelle anlatmayı seçişi ve varoluşsal sorgulamayı herşeyin merkezine oturtan yapısı ile farklılaştıran film, senenin en hoş sürprizlerinden biriydi...




11. Elena - Andrey Zvyagintsev :   Zvyagintsev'in bu kez ağırlıklı olarak "iyi" ve "kötü" kavramlarını masaya yatırdığı filmi, usul usul ilerleyip gerilimi tırmandırışı ve dingin finaliyle yılın unutulmazlarından biri olmayı hakediyordu...




10. The Descendants - Alexander Payne : Alexander Payne'in uzun aradan sonra dönüşünü gerçekleştirdiği film, yönetmenin tüm temel özelliklerini taşıyordu. Klişeleri sevmeyen Payne, yine film boyu izleyicinin temel beklentileriyle oynarken, incelikli detayları, mekan seçimleri ve George Clooney'in varlığıyla yılın en iyilerinden birine dönüşmekte zorlanmayan bir filme imza atıyordu...





9. La Fee - Dominique Abel, Fiona Gordon, Bruno Romy : Abel-Gordon çifti ve yoldaşları Romy, yine hem oyuncu hem yönetmen olarak imza attıkları filmde, güldürürken hüzünlendirmeyi, ciddi ciddi düşündürürken aniden mizah yaratmayı kusursuz olarak başarıyorlardı. La Fee yılın en keyifli seyirliklerinden biriydi...





8.Barbara - Christian Petzold : Yönetmenin seyircinin beklentilerini hemen hiç umursamayan, boş duygusallıktan ve olayları göze sokmaktan uzak tutumu ile bambaşka bir deneyime dönüşen film, senenin en iyi Avrupa sineması örneklerinden biriydi...




7. Moonrise Kingdom - Wes Anderson : Tipik Wes Anderson karakterlerini biraraya getiren, naif, hem huzur hem hüzün veren bir filmdi. Bu kez öykünün merkezindeki iki karakter çocuktu. Wes Anderson, Royal Tenenbaums sonrası dönemdeki en iyi filmini çekmekte zorlanmazken, tabii ki  yılın en iyi filmlerinden birine imza atıyordu...




6. Tinker Tailor Soldier Spy - Thomas Alfredsson : Thomas Alfredsson,  bu kez "casus filmi"ne geçiş yaparken ne kadar iyi bir yönetmen olduğunu kanıtlıyordu. Baştan sona stilize ve yenilikçi bir anlatıma sahip film, Gary Oldman'ın de usta oyunculuğuyla yılın unutulmazları arasında başı çeken filmlerdendi...



5. Drive - Nicolas Winding Refn : Rahatlıkla yılın en iyi yönetmen performanslarından biri olarak niteleyebileceğimiz film, öyküsünden ziyade anlatım biçimi ile ön plana çıkıyor ve yenilikçi bir neo-noir örneğine dönüşmekte zorlanmıyordu...



4. Shame - Steve McQueen : Steve McQueen'in, bazı şeyleri açıkça söylemek, altını çizmek yerine hissettirmeyi seçtiği anlatım modeli Antonioni'yi fazlasıyla hatırlatıyordu. Bir seks bağımlısının öyküsünü ahlakçılık ya da mesajın altını kalınca çizme gibi tuzaklara düşmeden, son derece kapalı ama ustaca anlatan yapım, yılın en iyi minimalist filmlerinden biriydi...



3. Killing Them Softly - Andrew Dominik : The Assasination Of Jesse James ile kendisine hayran bırakan Andrew Dominik'in ustalık mertebesine adım attığının kanıtı niteliğindeki Killing Them Softly benim için yılın en iyi üç filminden biriydi. Suç ve suçlu psikolojisi üzerinden ABD'yi, hatta dünya düzenini anlatmak herkes için o kadar kolay olmasa gerek. Ancak Dominik bunu o kadar kolay ve kendini kasmadan yaptığını hissettiriyor ve o kadar ilginç yerlere varıyor ki bize hayran kalmaktan başka yol bırakmıyor...



2. The Master - Paul Thomas Anderson : Önceki filmi There Will Be Blood ile ustalık mertebesine ulaşan Anderson, her yeni filmiyle merak uyandıracak bir isim olduğunu The Master ile kanıtladı. Joaquin Phoneix'in mükemmel performansından da büyük güç alan film, usta-çırak, köle-efendi ilişkisinden yola çıkarak hem sistemi sorguluyor, hem de insan ruhunun derinliklerine inmeyi deniyordu. Oldukça ağır tempolu ve uzun bir film olmasına rağmen rotasından hiç şaşmadan ilerleyip sonuca ulaşan The Master yılın en iyilerindendi tabii ki...



1. Amour - Michael Haneke : Haneke her yeni filmiyle olay yaratmaya devam edecek gibi görünüyor. Amour, eşsiz anlatımı ve finale doğru arttırdığı rahatsızlık hissi ile adım adım unutulmaz bir filme dönüşüyordu. Etki gücü gün geçtikçe artan bu başyapıt karşısında saygı ile eğilmek boynumuzun borcu...

0 yorum:

Yorum Gönder