23 Temmuz 2012 Pazartesi

Lockout ( İsyan ) & Mientras Duermes (Ölüm Uykusu )



Bu hafta gösterime giren ve Luc Besson'un yapımcılığını üstlendiği Lockout / İsyan, İrlandalı yönetmenler Stephen Saint Leger ve James Mather'in imzasını taşıyor...

Öykünün büyük çoğunluğu, mahkumların kontrolü ele geçirdiği bir uzay hapishanesinde geçiyor. Bir komplo sonucunda suçlu duruma düşen Snow, bu hapishanede rehin alınan ABD başkanının kızını kurtarmak amacıyla, oraya gönderilir. İsyan, aslında İrlandalı yönetmenlerden çok, yapımcılığını üstlendiği tüm filmlerde olduğu gibi fazlasıyla Luc Besson kokuyor. Malum, Besson'un yapımcı olarak imza attığı bu filmler, yazıp yönettiği filmlere göre sanatsal seviye anlamında daha aşağıda olurlar. Bu filmde de değişen birşey yok. İçine düştüğü hiçbir durumda espri yeteneğinden birşey kaybetmeyen Snow karakterinin varlığı, ABD başkanının kızı ile aralarındaki ilişki, biraz aksiyon, biraz bilimkurgu derken film akıp gidiyor. Yalnız bilimkurgu anlamında tabii ki bir derinlik sözkonusu değil. Uzayda tutulan mahkumlar üzerinden yapılan devlet eleştirisi çok belli belirsiz vaziyette. Uzayda isyan eden bu mahkumlar, daha ziyade azılı birer suçlu konumlarıyla karşımızdalar. Haliyle öykünün pek ciddiye alınır yanı yok. Gene de akıcı kurgusuyla film kendini izletiyor. Guy Pearce ve Maggie Grace'in de başarılı oldukları söylenebilir...

Filmin Notu : 5,5 / 10





Haftanın filmlerinden bir diğeri Rec serisi, Darkness, Fragiles gibi filmlerle tanınan Jaume Balaguero imzasını taşıyan İspanyol yapımı bir gerilim, Mientras Duermes / Ölüm Uykusu...

Bir apartman çatısında intihar etmek üzere iken tanıştığımız apartman görevlisi Cesar, öykünün "arızalı" ana karakteri. Hayatta aradığını bulamamış, orta yaşlı, mutsuz, annesi hastanede ölüm döşeğinde olan, kimse tarafından sevilmemiş bir adam Cesar... Bu mutsuz adamın en büyük takıntısı da "mutlu insanlar" olmuş haliyle. Mutlu insanları mutsuz etmeyi tek mutluluğu haline getirmiş. Kendisine herkesten daha sıcak davranan, yüzündeki gülücüğü hiçbir zaman kaybolmayan Clara, onun tam zıttı konumundaki karakter. Haliyle Cesar'ın en büyük takıntısı da Clara oluyor. Aşk / nefret kırması bu ilişkide Cesar, işleri gittikçe ilerletiyor. Geceleri gizlice Clara'nın evine de girmeye başlıyor ve işler de gittikçe karışıyor...

Öncelikle Luis Tosar, Cesar karakterinde olağanüstü oynuyor. Clara rolünde Marta Etura da iyi iş çıkarıyor. Karakterlerin inandırıcılığı anlamında sıkıntı yaşanmaması büyük ölçüde oyuncularla da ilintili diyebiliriz. Balaguero, gerilimi yavaş yavaş inşa etmeyi iyi becerebilen bir yönetmen. Cesar'ın yaptığı herşeyden haberdar olan küçü kızla arasındaki ilişki, Clara'nın erkek arkadaşının görünmeye başladığı ilk andan itibaren Cesar ile aralarında başlayan gerilim incelikle işlenmiş. Özellikle Cesar'ın Clara'nın evinde iken, Clara ve erkek arkadaşının eve girişi sonrası, evden onlara görünmeden kaçma çabasına tanık olduğumuz sahnelerde gerilim tavan yapıyor. Ölüm Uykusu psikolojik dozu yüksek ve belli bir seviyeyi tutturan bir gerilim filmi. Ancak özellikle kimi noktalardaki mantık hataları ve tutarsızlıkların, bunlara çok takılmayan benim gibi bir izleyicinin bile dikkatini çekecek düzeyde olduğunu belirtmeliyim. Bu tutarsızlıklar filmin inandırıcılığına ve gerilimine de zarar veriyor. Bu noktalarda film düşüşe geçmekten kurtulamıyor. Jaume Balaguero'nun yönetmenliği, özellikle Luis Tosar'ın oyunu ve gerilimi yüksek tutan kimi sahneleriyle gene de film izlenmeyi hakediyor...

Filmin Notu : 6 / 10

0 yorum:

Yorum Gönder