17 Mayıs 2011 Salı

Naked / Çıplak (1993)



Mike Leigh, arıza karakterler, onların yalnızlıkları ve genel toplum yapısı içerisindeki ayakta kalma çabalarını, zaman zaman hüzünlü, aynı zamanda ironik bir tonda anlattığı filmleriyle tanınan, kanımca kısmen de olsa hakettiğinin altında ilgi gören önemli bir sinemacıdır. 1993 yapımı Naked / Çıplak ise, özellikle Cannes'da aldığı ödüller ile bu kısmen kenarda kalmış filmografinin en fazla ön plana çıkan filmlerindendir...

Leigh, Naked'da, temelde 'nihilizm', 'inanç ve umut arayışı' gibi kavramların üzerine gider. Bir noktadan sonra karakterlerin, bilhassa baş karakterin kurduğu uzun cümleler belki yorucu bir günün akşamında izlenirse filme adapte olmakta zorluk yaratıcı görünebilir ama aslında seyirciyi iten değil içine çeken diyaloglar içerir bu sahneler. Londra banliyosunun karanlık sokakları, loş ışıklar, tüm Leigh karakterleri gibi sıradışı ama aslında bir o kadar da içimizden karakterler filmin atmosferini kusursuz şekilde tamamlar...



Aslında kimi yönleri ile diğer Leigh filmlerinden biraz farklıdır Naked. Tüm Mike Leigh filmlerinde karakterler ve yaratılan atmosfer ön plandadır ve öykünün kısmen geride kaldığını hissedersiniz ama gene de baştan sona izlediğimiz, takip ettiğimiz, 'nereye varacak?' diye beklediğimiz bir öykü vardır. Ancak bunun işlenişi, anlatım biçimi, seyircinin alışkın olduğu popüler sinema dilinden farklıdır. Naked'da ise ortada bir öykünün tam olarak varlığından bile söz etmek zor. Bir ruh halinin filmi gibi sanki bu. Melankoli, arayış, boşvermişlik, bir yandan umut ve alaycılık. Filme damgasını vuran ruh halleri bunlar sanırım...

Şu pek de varolmayan öyküyü bir deşersek karşımıza şöyle birşey çıkıyor aşağı yukarı: Johnny çalıntı bir arabayla Londra'ya gelmiştir. Londra'da ilk önce eski sevgilisi Louise'in evine gider. Bir süre burada kalsa da, hiçbir yere ait hissetmeyen bu adamı bağlayan hiçbir şey yoktur. Bavulunu alır ve Londra sokaklarında dolaşmaya başlar. Sokaklarda pek çok farklı insanla konuşur. İçinden geldiği gibi davranmakta, yeni tanıştığı insanlarla, tipik 'yeni tanışma durumu' sınırlarına takılmadan, farklı konularda derinlikli sohbetler yapabilmektedir. Ama karşısına çıkan tüm insanların ortak özelliği mutsuz ve problemli olmalarıdır...



Bu insanlar ve Johnny'nin kendi varoluşsal problemleri ile birleşerek film nihilizmi irdeliyor. Hayatın anlamı, Tanrı'nın varlığı - yokluğu, adaleti - adaletsizliği bu konuların başlıcaları. Özellikle filmi izleyen hemen herkesin aklında en çok kalan bölümler ise herhalde Johnny'nin bir güvenlik görevlisi ile konuştuğu bölümlerdir. İzlemeyenleri düşünerek çok fazla tadını kaçırmayalım bu bölümlerin ama filmin duygusunun bu bölümlerde tavan yaptığını söyleyebiliriz. Özellikle ertesi sabah, aynı adamla yemek yedikleri anda adamın ağzından dökülen "Don't waste your life / Hayatını boşa geçirme" gibi klasik bir laf bile, o gece konuşulanlara tanık olup dinledikten sonra son derece etkileyici ve unutulmaz bir hal alıyor...

Mike Leigh'in önemli özelliklerinden birisi de oyunculardan önemli performanslar alabilmesidir. Bu noktada bu filmde öne çıkan isim, tabii ki David Thewlis oluyor. Belki canlandırdığı karakterin zaten bünyesinde barındırdığı potansiyel burada elbette etkili oluyor ama Thewlis'in hakkını teslim etmek gerek. Çıkardığı ölçülü oyunculukla tam anlamıyla Johnny'ye dönüşüyor perdede. Naked ise her yönüyle bir görüşten sonra akıllardan çıkmayacak bir filme...

0 yorum:

Yorum Gönder