9 Nisan 2013 Salı

The Collection : Mantık Sınırlarını Zorlayan Bir Kan Banyosu



Maskeli, konuşmayan, zeki ve eli hayli kanlı bir caninin serüvenlerini anlatan The Collector, birkaç yıl önce sinemalarımıza konuk olmuştu. İlk filmde kumar borcunu ödemek için bir evi soymaya karar veren tesisatçı Arkin, evde kimsenin olmadığını sandığı bir anda eve giriyor ancak içeride ev halkını esir almış psikopatımız ile karşılaşıyordu. Sonunda  Arkin, yakalanmaktan kurtulamıyordu. Bu film ise Arkin’in Koleksiyoncu’nun yeni bir partisinde esir tutulduğu yerden bir şekilde kaçmayı başarması ile başlıyor…


İlk film iyi-kötü bir şekilde gergin bir atmosfer yaratmayı başarıyordu. Saw serisinde yazar ekibinde yer alan Marcus Dunstan bu filmde de yönetmen koltuğunu bırakmamış. Ancak bu serilerin çoğunda olduğu gibi devam filminde tamamen nasıl daha kanlı sahneler çekebilirim sorusunun cevabını aramış. Hayli kanlı sahneler çekmeyi de başarmış hakikaten!  Filmin öykü ve karakterler anlamında herhangi bir mantığı olduğunu söylemek güç. Bu tip korku filmlerinde mantık hatalarına hemen hiç takılmayan bir izleyici olarak bile bir kenara bırakamadığım derecede senaryosal abukluklar var. Örneğin Arkin kurtulmayı başardıktan sonra “bildiğim herşeyi anlattım” diyerek neden olayın üzerini kapatmaya çalışıyor, neden polise gitmiyor anlamak ve inanmak mümkün değil. "Ben kaçtım kurtuldum, gerisinden banane" falan mı diyor acaba? İsimleri Koleksiyoncu ve Koleksiyon olan iki filmi geride bırakmamıza rağmen bu koleksiyon ile katilin ne amaçladığının da hala adamakıllı olarak açıklanmaması ayrı bir olay. Hakkını yemeyelim sonda ciddi bir sinyal veriliyor ama muhtemelen yeni bir film de düşünülerek her yöne gidebilmesi için ucu da açık bırakılıyor. Aynı şekilde katilin devasa katliam mekanının nasıl olup da polis tarafından ortaya çıkarılamadığı, gizli tutulabildiği de inanılmaz bir durum. Zira katilimiz orayı bir eğlence mekanı olarak da kullanıp bir gecede onlarca genci katledebiliyor. Uzun zamandır orada esir tuttukları da ayrı. Bu süreç boyunca polis ne iş yapıyor acaba?







Muhtemelen Marcus Dunstan “ben bunlara hiç kafa yormuyorum, siz de yormayın da ölüm sahnelerine ve kana bakın” falan diyor. Ama bu kadar mantıksızlık da haddini aşıyor. Sadece kan ve ölüm dolu bir işkence pornosu görmek isteyebilecek izleyiciler (eğer öyle birileri varsa tabii) dışında kimsenin filme konsantre olması zor. Ama hakkını yemeyelim fazla da uzatmıyor. Film hemen bitiyor. Hem de bir an olsun germeden. Kanlı sahneler sizi geriyorsa ona bir şey diyemem. Ama bence onlar da hayli plastik ve gerçeklikten uzak, yönetmenlik olarak da hayli başarısız sahneler…

Anlaşılan yeni bir işkence pornosu serimiz daha oldu. Hem de en sıkıcı, en bayağısından. Vizyonda iyi ve yaratıcı bir korku/gerilim filmi görmek isteyenlere geçen hafta yazdığım Sinister’ı, senaryodan öyküye, karakterlerden mekanlara korku filmi nasıl yapılmaz’ı görmek isteyenlere ise The Collection’ı önerebilirim. Zira vizyonda kötü korku filmlerini sıkça görüyoruz zaten ama bu kadar kötü, bu kadar özensizi de her zaman çıkmıyor!

Filmin Notu : 1 / 5

0 yorum:

Yorum Gönder