27 Nisan 2013 Cumartesi

Side Effects : Soderbergh'ten Bol Sürprizli Tuhaf Bir Kırma





Steven Soderbergh’ in yönettiği Side Effects / Acı Reçete, hayli komplike ve ilginç bir yapı kuruyor. Öykü önce bir psikolojik drama şeklinde başlıyor. Kocası Martin hapishanede olan Emily, filmin en başından itibaren mutsuz görünüyor. Sonra Martin hapishaneden çıkıyor ancak Emily’nin durumu iyileşmek bir yana daha da kötüye gidiyor. İşi bir intihar girişimine kadar vardırıyor. Bu başarısız girişimden sonra bir psikiyatrist olan Jonathan Banks ‘i görmeye başlıyor. Banks, tedavi için kendisine yeni bir ilaç yazıyor ve buradan sonra işler karışmaya başlıyor…


Filmin ilk  35-40 dakikası başta sözünü ettiğim şekilde psikolojik drama havasında geçiyor. Mutsuz, intihar girişiminde bir kadın, ona destek olmaya çalışan kocası ve başvurdukları bir psikiyatr üçgeninde gelişen olaylar bu süreçten sonra sürpriz bir olayla tamamen yön değiştiriyor. Buradan sonra hikayenin başrolüne doktor Banks geçiyor. Onu daha yakından tanımaya başlıyoruz. Bu sürpriz gelişmeden sonra doktor, kendisini savcılar ve mahkeme ortamında buluyor. Buradan sonra filmin, çoğunluğu mahkeme salonlarında geçecek bir drama olmasını beklemeye başlamışken son bölümde yeni bir yön değiştirme ile birlikte kendimizi aniden Hitchcockvari bir psikolojik gerilim/polisiye öykünün ortasında buluveriyoruz…

Soderbergh’in ne kadar ilginç bir yönetmen olduğunu söylemeye artık gerek yok sanırım. Filmografisinde bu kadar ani geçişler yapabilen, birbirleri ile görünürde hiçbir alakası olmayan filmleri arka arkaya çekebilen yönetmen pek yoktur herhalde(Bu arada son dönemde büyük bir üretkenlik içerisinde olan yönetmen, aslen TV için çektiği ancak önümüzdeki  ay Cannes’da yarışacak filmini saymazsak, Side Effects’in son filmi olacağını söylüyor ki umarız fikrinden vazgeçer). Ne çekse belli bir standardı aşmayı hep başaran yönetmen için Side Effects kesinlikle bir geriye adım değil. Zira tüm keskin geçişleriyle bıçak sırtı görünen bir öyküye sahip olmasına rağmen film, bir an olsun izleyiciyi avucundan kaçırmadan akıp gidiyor. En azından kendi adıma büyük bir ilgi ile izlediğimi söylemeliyim…




Diğer yandan kağıt üzerinde tehikeli , fakat  yaratıcılığa açık bir öyküye sahip film, uygulamada o kadar da farklı ya da orijinal bir kimliğe kavuşamıyor. Özellikle öykünün son bölümde aldığı yol göz önünde bulundurulduğunda, sonu sürprizli biten herhangi bir Hollywood polisiyesinden çok da farklı bir noktada duruyor gibi göründüğünü söylemek zor. Ayrıca şok gelişmelerle birbirinden ayrılan üç kısmın, filmin sonunda bir şekilde bütünlükten uzak bir yapı oluşturduğunu söyleyebiliriz. Zira özellikle en sonda ortaya çıkan sürprizi göz önüne aldığımızda, filmin önceki kısımlarında bu gelişmenin altını doldurabilecek bir yapının kurulduğunu söylemek zor. Böyle olunca film, aslında öyle olmamasına rağmen, sürpriz gelişmelere sırtını yaslayan sıradan bir suç öyküsü havası vermiş oluyor. Ancak Soderbergh’in yönetmen olarak yaptığı kimi ufak tefek müdahaleler, filmi kısmen de olsa farklı kılmayı başarıyor ve film belli seviyede bir anlatımı tutturmayı başarıyor. Oyunculuklar anlamında, Jude Law ve Rooney Mara’nın filmi sürükleyen oyunculukları dikkat çekici. Gerçi sürpriz gelişmeler Rooney Mara’nın karakterini biraz eksik hale getirdiğinden, oyuncu olarak da gittikçe geride kalmasına yol açıyor ancak gene de genel performansı gayet iyi. Soderbergh’in, Martin rolünü ise üç filmdir vazgeçmediği Channing Tatum’a vermiş olması dikkat çekici. Catherine Zeta-Jones' un, psikolojisi tam anlamıyla irdelenmeyen bir karakteri oynamasına rağmen, filme olumlu katkı yaptığı söylenebilir...

Netice olarak Side Effects farklı yapısı ile dikkat çeken, ancak uygulamada sıradan kalan bir iş. Herşeye karşın Soderbergh’in ustalık dolu yönetimi, ilginç öyküsü ve oyuncu performanslarıyla ilgiyle izleniyor. En azından haftanın en ilgiye değer işlerinden biri olduğu söylenebilir…


 Filmin Notu :   3 / 5

0 yorum:

Yorum Gönder