4 Ağustos 2012 Cumartesi

Kokuriko-zaka Kara / Tepedeki Ev ( 2011 )



Hayao Miyazaki'nin senaryosunu yazdığı, oğlu Goro Miyazaki'nin yönettiği Kokuriko-zaka Kara / Tepedeki Ev, sadece 1 salonda da olsa vizyona girdi. 1963 yılında Yokohama'da geçen öykü, 5 kişilik bir ailenin büyük kızı Umi'ye odaklanıyor...

Umi'nin evdeki işler ve okul arasında mekik dokuduğu dünyasıyla tanışmamızla başlıyor film. Bu sırada onun günlük ritüllerinden birinin de deniz kıyısındaki evlerinden bir çift flama sallamak olduğunu görüyoruz. Sonradan öğreniyoruz ki bu, Kore Savaşı'nda kaybolan babasının geri döneceği umuduyla gerçekleştirdiği bir ritüel. Film, ağırlıklı olarak Umi'nin okulda tanıştığı, okul gazetesi editörü Shun ile olan ilişkisine odaklanıyor. Daha çok bir gençlik filmi havası hakim. Diğer yandan Umi'nin ev işlerindeki etkinliği ya da okuldaki temizlik sırasındaki iş bölümü aracılığıyla Japonya'da dönemin kadınına biçilen rolü gözlemliyoruz diyebiliriz. Diğer taraftan okuldaki aktivist öğrenci grubu ve onların "başkaldırışı" aracılığıyla film politik bir tabana da oturuyor. Ama bunlar öykü için birer sos kıvamında kalıyorlar. Film, bu kısımlarda derinleşmeyle pek vakit harcamadan, daha çok 60'lar Japonya'sında bir genç kızın dünyasını yansıtmakta. Dolayısıyla biz de bir anlamda olayları onun gözünden görüyoruz. Politik anlamdaki naiflik biraz bununla da açıklanabilir...

Aslında film, "dönemin Japonya'sında genç kız olmak" durumundan da daha çok, Umi-Shun ilişkisi üzerinden yürüyen bir aşk öyküsü yaratmakla ilgileniyor. Bir müddet sonra ikili arasında bir kan bağı olma ihtimali durumu ortaya çıkıyor ve sona kadar da daha çok bununla ilgileniyoruz. Bu açıdan bakıldığında film, biraz dağınık ve aksak ilerleyen bir görüntü çiziyor. Pek çok şeyi aynı anda yapmayı deneyip -ya da en azından dener gibi yapıp- çoğu kısmı açamadan sona eriveriyor...

Diğer yandan film, Studio Ghibli filmlerinin çoğu görsel özelliğini taşıyor. Daha ilk karelerdeki rengarenk atmosferden bir Studio Ghibli filmi izlemekte olduğumuzu rahatça hissedebiliyoruz. Özellikle kulüp binası mükemmel. Öyküye olağanüstü bir ruh katan bu bina dışında, Kokurikoların deniz kenarındaki malikanesi, burası ile kasaba merkezi arasındaki yol, kasaba merkezinin çarşısı gibi görsel dizaynlar film bittikten uzun bir süre sonra bile zihinde kalıcı etki birakacak güce sahipler...



Senaryo ve öykü anlamında da yukarıda saydığımız kimi eksiklere rağmen filmin akılda kalıcı ve kendini ilgiyle izleten bir havası var. Şeker kıvamında bir film önümüzdeki... Dolayısıyla kimi eksiklerini kolaylıkla görmezden gelmek mümkün. Öte yandan Umi-Shun ilişkisi ile ilgili durumu da melodram tarzına hiç yaklaşmadan ele alması da takdire şayan. Zira filmin konusu ilk okunduğunda bu "kan bağı ihtimali" durumu biraz göz korkutuyor...

Goro Miyazaki'nin ilk iki filmine bakılırsa, babasının izinden gidecek ve iyi bir sinemacı olacak izlenimi verdiği söylenebilir. Ancak filmlerinin henüz babasınınkiler kadar derinlikli olmadığı da bir gerçek. Yine de Tepedeki Ev, bu haftanın en keyifli seyirliklerinden birini vadediyor. Orası kesin...

Filmin Notu : 6,5 / 10

2 yorum:

  1. Ankara'da gösterime girmesini beklemek yersiz bir iyimserlik mi olur acaba?

    YanıtlaSil
  2. Şimdilik öyle gibi görünüyor. Ama yine de belli olmaz diyelim, umarım girer :)

    YanıtlaSil