2 Ağustos 2012 Perşembe

Christopher Nolan Filmleri



8.uzun metraj filmi The Dark Knight Rises vesilesiyle, Christopher Nolan'ın filmografisinde bir gezinti yapmanın tam zamanı diye düşündük. 30 Temmuz 1970 doğumlu İngiliz yönetmen, 1998 yılında çektiği ilk filminden bugüne kadar geçen kısa sayılabilecek sürede günümüzün en önemli yönetmenlerinden birine dönüştü...

Bu hafta Yakın Plan'da yönetmenin bize göre en iyi 5 filmini sıraladık:



5.Prestige (2006) : Senaryoyu kardeşi Jonathan Nolan ile beraber yazan yönetmenin, başlarda beraber çalışan iki sihirbazın sonraları rekabete ve gittikçe düşmanlığa dönüşen öyküsünü anlattığı filmi Viktorya dönemi İngiltere'sinde geçiyor, ancak dönemin ayrıntılarından çok hikaye ile ilgileniyordu. Nolan'ın görsel vizyonu ve zeki kurgusu soluksuz izlenen bir film ortaya çıkartmıştı ancak bizce kimi eksiklikleri de yok değildi. Sürpriz sonun kuruluşu, diğer pek çok ayrıntıyı gölgede bırakıyordu ve filme sonu sürprizli sıradan bir gerilim havası da getiriyordu ancak gene de ilgiye değer bir film olduğu su götürmez bir gerçekti. Hugh Jackman - Christian Bale ikilisinin varlığı de filmi sürükleyen faktörlerin başındaydı...



4.Following (1998) : Yönetmenin ilk filmi olan Following, Londra'lı işsiz bir yazar olan Bill'e odaklanıyordu. İnsanların yaşamlarıyla ilgili ayrıntıları öğrenmeyi takıntı haline getiren yazar, takip ettiği adamlardan biri olan Cobb'un iyi giyimli, düzgün görünüşünün aksine azılı bir soyguncu olduğunu öğreniyor, ancak Cobb'un da izlendiğini fark etmesiyle işler karışıyordu. Çok düşük bütçe ile kotarılan ve sadece 70 dakika süren bu kara filmde Nolan, bir anlamda ileride yapacaklarının sinyallerini veriyordu. Flashback ve flashforwardlar ile ilerleyen sarmal bir kurgu, dar mekanların ağırlıkta olduğu bir görsel yapı, psikolojik derinlik... Memento'da bir adım ileri götüreceği tüm numaraları bu filmde kullanan Nolan'ın bize göre yine kimi eksiklerine rağmen dikkat çekici bir ilk film çektiği tartışmasızdı. Ayrıca oyuncu kadrosu düşük bütçe nedeniyle daha çok Nolan'ın arkadaşları ve yakınlarından oluşuyordu...




3.The Dark Knight (2008) :
Nolan'ın Batman üçlemesinin ikinci filmi, seriyi bir yana koyduracak kadar kendi ayakları üzerinde duran, mükemmel bir filmdi. The Dark Knight'da, Batman suça karşı savaşını daha da ileriye götürüyor ve Teğmen Jim Gordon ve Bölge Savcısı Harvey Dent’in yardımlarıyla şehir sokaklarını, suç örgütlerinden temizlemeye çalışıyordu. Ama ekip kısa süre sonra Joker olarak bilinen suç makinası ile karşı karşıya geldiğinde işler değişiyordu. Heathe Ledger'ın ölmeden önce yeraldığı son filminde ortaya çıkardığı Joker kompozisyonu unutulmazdı. Ayrıca iyi-kötü arasındaki mesafeyi daraltışı, trajik ve derinlikli öyküsüyle günümüz süper kahraman filmlerinden ciddi şekilde ayrılıyordu...



2.Memento (2000) : Yönetmenin ilk büyük çıkışını gerçekleştirdiği 2.filmi Memento, baştan sona ters bir kurgu ile ilerlerken, araya giren siyah beyaz bölümlerde hesaba katılırsa yine Following'e benzer sarmal bir yapı kurarak sürpriz sonuna ulaşıyordu. Leonard Shelby, polisin şüphelerini ciddiye almaması üzerine kendisine tek bir amaç edinmiştir: Karısını öldüren adamı bulup cezalandırmak. Diğer taraftan çok ender rastlanan bir tür hafıza kaybı ile de mücadele etmektedir. Karısının ölümü öncesi detayları hatırlamakta, ancak o olay sonrasında başlayan bu rahatsızlık yüzünden, bulunduğu anın sadece birkaç dakika öncesine kadar olan süreci hatırlayabilmektedir. Kurgu da Shelby'nin bu hafıza kaybıyla ilişkilenen biçimde geriye doğru kısa parçalar halinde ilerler. Sadece sinema tarihine geçecek bu yenilikçi kurgu numarasıyla baştan sona bir film yapma çabası ile bile takdiri hakeden yönetmen, bunun yanında psikolojik derinliği de olan ve şok edici bir son ile biten modern bir kara filmi hakkını vererek çekiyordu. Yine bize göre senaryo anlamında ufak tefek boşluk ve belirsizlikler yüzünden bir başyapıt olmanın eşiğinden dönse de her şartta unutulmayacak bir filmdi Memento. Nolan, başrolde Guy Pearce'tan da çok iyi performans almayı başarıyordu...



1.Inception (2010) : Nolan, bu kez büyük bütçeli bir Hollywood prodüksiyonunda kusursuzluğa ulaşıyordu. Filmde Leonardo Di Caprio'nun oynadığı Dom Cobb çok yetenekli bir "rüya" hırsızdır. Rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmaktadır. Bu mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli dünyasında aranan biri yapmıştır. Ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği her şeye malolmuştur. Cobb’a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak son bir fırsat sunulur : Ona hayatını geri verebilecek son bir iş... Bu kez Cobb ve ekibinin görevi fikri çalmak değil onu yerleştirmektir... Her bir katmanı özenle oluşurulan dramatik yapısının yanı sıra olağanüstü görselliği de Inception'ı bambaşka bir yere koyuyordu. Bir yerden sonra gerçeklik zemini tamamen ayaklarımızın altından kayarken rüya içinde rüyalar ortaya çıkıyordu. Inception, herşeyiyle unutulmaz bir deneyim ve son yılların en iyi filmlerinden biriydi...

0 yorum:

Yorum Gönder