2 Kasım 2011 Çarşamba

72.Koğuş (2011)



Senenin başlarında gösterime giren ve hala az sayıda kopyayla da olsa vizyon turunu sürdüren 72. Koğuş, bilindiği üzere Orhan Kemal'in romanının yeni sinema uyarlaması. İlk versiyonu 1988 yılında Erdoğan Tokatlı çekmişti. Bu kez yönetmen Murat Şekeroğlu...

Bu versiyonda Murat Şekeroğlu, romandakinden farklı olarak tamamen bir hapishane filmi olarak kuruyor filmini ve dışarıdan tamamen soyutluyor bizleri. Bu maalesef filmin lehine çalışmıyor. Zira, neredeyse filmin hangi yıllarda geçtiğinden bile bihaber olacak kadar dış dünyaya uzağız. Ancak filmin sonundaki yazılarda "1940'lar" lafını duyuyoruz. Orada bile kayda değer bir bilgi verilmiyor. Dolayısıyla romanda, dışarıda yaşanan dünyanın bir nevi izdüşümü olarak sunulan hapishane yaşamı, burada herşeyin üzerine çıkıp filmi tamamen ele geçiriyor. Dolayısıyla izlediğimiz, herhangi bir orjinallik barındırmayan bir hapishane öyküsü.

Öte yandan maalesef, yönetmenin seyirciyi tamamen duygusal açıdan sarsmak istemesi de filme inanılmaz derecede irtifa kaybettiriyor. Büyük lafların edildiği, sadece tüm insanlığını kaybetmiş inanılmaz zalim ve kötü insanlarla, iyilik ve saflık timsali insanların yeraldığı bir öykü var ortada ki bu bir noktadan sonra tahammül edilmez hale geliyor. Rahatsız edicilik yönetmenin hedefi olabilir ama buradaki rahatsız olma biraz filmin bu olumsuz anlamdaki aşırılıklarla donatılmış dünyasından rahatsız olma biçiminde tezahür buluyor. Çünkü beylik laflar dışında pek gerçek anlamda eleştirel bir tespite rastlamak da zor...



Kendi adıma sadece Hülya Avşar'ın Fatma karakterini, büyük ölçüde Avşar sayesinde belki de, gerçekçi buldum. Soğuk, mesafeli duruşuyla diğer karakterlere göre çok daha inandırıcı bir karakter Fatma. Yönetmenin 'büyük film' yapma arzusu toplam olarak bakıldığında maalesef büyük bir başarısızlığa dönüşmekten kurtulamıyor ve 72. Koğuş her ne kadar izlenilirliğini korusa da etkileyici ve hatırlanabilir olmayı başaramıyor...

Filmin Notu : 5 / 10

0 yorum:

Yorum Gönder