Tereddüt Çizgisi, yönetmeni Selman Nacar'ın ilk filmi İki Şafak Arasında ile temasal ve sinemasal tercihler anlamında ortak noktalara sahip. İki filmin öyküsü de kısıtlı bir zaman diliminde geçiyor. İki filmde de ana karakterler çok ciddi vicdani, ahlaki kararlar almak, belli konularda tercihler yapmak durumunda kalıyorlar ve sonuç noktasında tercihleri ne yönde olursa olsun işin içinden alınları ak, huzurlu bir şekilde çıkamayacakları bir durumun ortasında kaldıklarını fark ediyorlar.
Ana karakter Avukat Canan'ı zor bir durumun ortasında tanıyoruz. Uzun süredir davasıyla uğraştığı ve suçsuzluğuna yürekten inandığı bir cinayet zanlısının karar duruşması günündedir. Diğer taraftan da uzun zamandır solunum cihazına bağlı yaşayan ve artık beyin ölümü gerçekleşen annesinin resmen ölümüne onay verip organlarının bağışlanması konusunda kardeşiyle birlikte karar aşamasında ikilemdedirler.
Film öncelikle cinayet zanlısı Musa'nın hikayesine ağırlık veriyor. Önce Canan ile baş başa duruşma öncesi görüşmelerini izliyoruz. Buradan olay hakkında tam fikir sahibi olamasak da bazı noktaları anlıyoruz. Film, mahkeme sahnelerinde ise vitesi arttırıyor ve saat gibi tıkır tıkır işlemeye başlıyor. Canan var gücü ile Musa'yı savunurken olayın aslının ne olup olmadığı ile ilgili kafamızda oluşan soru işaretleri de sürükleyiciliği arttırıyor. Karşı taraf avukatı ve hakimin de güçlü bir şekilde öne çıktığı mahkeme bölümleri şüphesiz filmin can damarı diyebiliriz. Buralarda güçlü bir sinema duygusu yakalandığını belirtmek gerek. Selman Nacar, ilk filminden de aşina olduğumuz uzun planları bu kısımlarda yine başarıyla kullanıyor.
Araya giren, annesi ile ilgili bölümlerde de kardeşiyle birlikte bir ahlaki ve vicdani ikilemin ortasında kaldıklarını görüyoruz. Anneleri her ne kadar artık beyin ölümü gerçekleşmiş ve bitkisel bir hayat sürmekte ise de ölüm kararını almak onlar için doğal olarak çok zor. Ancak bir taraftan da organ bağışını büyük bir hevesle bekleyen ve kendi yakınlarının kurtuluşu olarak bekleyen insanları yakınen görmeleri kardeşleri vicdani bir ikilemin de ortasına iniyor. Başlarda ortak bir fikre varamayıp aralarında sert tartışmalara kadar girseler de çözüm noktasında farklı bir motivasyon devreye giriyor ve filmin iki ayrı koldan akan öyküleri birleşerek yeni ve daha büyük bir ikilemi ortaya koyuyor.
Öte yandan bu noktaya kadar ilk filmindekine benzer şekilde sınıf farklılıkları ve gücün getirdiklerini de öyküye başarılı bir şekilde yediriyor Selman Nacar. Cinayet zanlısı Musa'nın karşısındaki ailenin gücü, olayın öncesinde yaptıkları, sonrasında yapabilecekleri net olarak çiziliyor. Canan'ın aşırı stres altında ve burnu kanayarak yaptığı son savunma sahnesini ve sonrasında yaşanan arbedeyi gördüğümüz bölümü ise unutmak sanırım mümkün değil. O sahnede giderek artan gerilim çok iyi kurulmuş. İki Şafak Arasında da bu anlamda gerilim yönünü hiç kaybetmeyen bir filmdi. Bu filmin de öyle bir tarafı var ve belirttiğim sahnede bu tavan yapıyor. Öykünün gittikçe açılan ve derinleşen bu halini sevdiğimi belirtmeliyim.
Selman Nacar, karakterlerini çok güçlü ve çözümsüz ahlaki-vicdani ikilemler ortasında koyan orjinal öyküleri ile bence kısmen ünlü İranlı yönetmen Asghar Farhadi'nin sinemasına yaklaşıyor. Tabii ki güçlü bir "yerel damar"dan da besleniyor. Bu anlamda öyküleri her ne kadar tamamen evrensel de olsa içlerindeki yerli hissiyatı almakta zorlanmıyoruz.
Tereddüt Çizgisi, orjinal öyküsü, çok iyi işleyen senaryosu , başarılı yönetmenliğiyle akıp giden bir film. Oyunculardan Canan rolünde Tülin Özen, maktulün avukatı rolünde Erdem Şenocak ve hakimde Vedat Erincin'in performanslarını özellikle beğendiğimi belirtebilirim. Selman Nacar'ın takip edilmesi gereken bir yönetmen olarak iyice kendisini kabullendirdiği film olarak ilgiye değer bir iş.
Filme Puanım : 7 / 10
0 yorum:
Yorum Gönder