İlk
filmi Get Out (Kapan) ile tüm dikkatleri üzerine çeken yönetmen Jordan Peele’in
yeni filmi Us (Biz) dünya ile aynı anda
ülkemizde de bu hafta vizyon şansı buldu.
Us, 80’li yıllarda geçen bir eğlence parkı
sahnesiyle açılıyor. Ailesi ile birlikte bir eğlence parkında eğlenmekte olan
küçük bir kız, ailesinden uzaklaşıp
içeride komik aynaların bulunduğu labirentimsi bir mekana giriyor ve içeride
kendisinin birebir kopyası ile karşılaşıyor. Daha sonra günümüze geçiyoruz ve
iki çocuklu bir aile ile tanışıyoruz. Anne ve baba, iki çocuğunu da alıp sahil
kenarında bulunan evlerine eğlenmeye gidiyorlar. Plajda komşuları ile birlikte geçen bir
sahnenin ardından, gece eve döndüklerinde kendilerinin kopyası olan bir ailenin
evlerini işgal etmesi ile birlikte ailemizin hayatta kalma savaşı başlıyor.
Jordan Peele, filmin büyük çoğunluğunu
kaçma-kovalamaca ve ailenin hayatta kalma savaşı üzerine kuruyor. Filmin
bütününde mükemmele yakın bir yönetmenlik gösterdiği söylenebilir. En başta, 80’lerde
geçen lunapark sahnesi ve hemen peşinden gelen plaj sahnesi mükemmel. Baş
karakter Adelaide’in huzursuzluğunu ve ortamdaki tekinsizliği bizlere
hissettiren yönetmen neredeyse hiçbir korku figürü göstermeden izleyiciyi diken
üstünde tutmayı başarıyor. Kopya ailenin ortaya çıkmasının ardından gelen
bölümlerde de gerilim ve tekinsizlik devam ediyor. Aynı gerilimin filmin sonuna
kadar hemen hemen hiç kesintisiz sürdüğü söylenebilir. Seyirciyi en başından
yakalayan Us, bitişe kadar ilgiyi ayakta tutmayı başarıyor.
İşin öykü kısmına gelirsek, Jordan Peele’in
önceki filmi Get Out (Kapan) kadar
sağlam bir işle karşı karşıya olmadığımızı söylemek gerekiyor. Kapan, izleyen
hemen herkesin yorumlarken birbirine benzer cümleler kurabileceği, daha net
fikir ve alt metinlere sahip bir filmdi. Herşeyden önce ırkçılık gibi daha net
bir konu üzerinden şekilleniyor ve izleyicisini yakalıyordu. Biz’in öykü ve öykünün içerdiği anlam açısından aynı
netliğe sahip olduğu söylenemez. Bu belirsizlik filmin bütünü açısından bakıldığında
sonlara doğru getirilen birkaç açıklama ile kısmen yok olsa da filmin farklı
okumalara açık hali ortada duruyor. Semboller üzerinden filme uzayıp giden
farklı okumalar getirilebilir. Örneğin giriş jeneriğindeki yakın plan tavşan
görüntüsünün olduğu sahnede yavaş yavaş kameranın genişleyen açıya geçmesiyle
birlikte önce tavşanın kafeste olduğunu anlamamız, daha sonra ise yavaş yavaş
onlarca kafesteki tavşanın daha kadraja girmesi gibi. Filmin bütününü gördükten
sonra söz konusu sahnenin, hem “bakış açısı”nın göreceliliği ile ilgili filmin
sonunda gelinen noktayı desteklediğini söyleyebiliriz, hem de kafeste hapis
olmuş onlarca tavşan ile kopya insanlar arasında kurulan bağdan söz edebiliriz.
Bunun
dışında baş karakterlerin komşularının evine, kopyalarının geldiği sahnenin de
filmin ruhunu anlama açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Lüks evlerinde
Amerikan rüyasını yaşamakta olan ailenin eğlence ve maddiyat üzerine “havalı” muhabbetleri
aniden içeri giren “ötekiler” tarafından kesiliyor ve sahnenin sonunda bir
anlamda aniden“herşeylerini” kaybediyorlar. Kaldı ki ana ailemizin babası Gabe’in
komşularının teknesi ve evi ile ilgili söylediklerini, onları ve sahip
olduklarını içten içe kıskanmasını onlarla yarış halinde olmasını düşündüğümüzde
de bu “ötekiler”in, özendiklerinin yerine geçip herşeyine sahip olma isteği
önem kazanıyor.
Buna karşın Us (Biz), yeterince orjinal ve
ilgiye fazlasıyla değen bir film. Baştan sona ilgimi bir an olsun kaybetmeden
izlediğimi söyleyebilirim. Jordan Peele’in bu filmle birlikte son dönemin en
ilgiye değen yönetmenleri arasında yerini benim açımdan sağlamlaştırdığını
söyleyebilirim. Korku/gerilim sahneleri çekme açısından bu kadar başarılı olmasının
yanında dramatik yapıya, alt metinlere, filminin söylediklerine de önem veren
bir yönetmen olarak kendine has bir isim haline geldiğini de vurguamak gerek.
Filme
Puanım : 7 / 10
0 yorum:
Yorum Gönder