Netflix’te gösterim sunulan İspanyol
yapımı Durante La Tormenta / Fırtına Anı, zamanda yolculuk temalı bir hikaye anlatıyor.
Film, 1989 yılında Berlin Duvarı’nın yeni yıkıldığı
günlerde başlıyor. Annesi evden ayrılan küçük bir çocuk gitar çalarak evde
vakit geçirirken karşı komşusunun dairesinde tuhaf birşeyler olduğunun farkına
varıyor ve oraya gidiyor. Bir cinayet işlendiğine tanık olan küçük çocuk, eli
bıçaklı komşusundan kaçarken kendisine bir arabanın çarpmasıyla ölüyor. Bundan
25 yıl sonrasına gidiyor ve bir hastanede hemşire olarak çalışan, David isimli
eşiyle mutlu bir evliliği ve küçük bir kızı olan Vera ile tanışıyoruz. Yeni
taşındıkları evlerinde eski sahiplerinden kalma video kasetler bulan aile yavaş
yavaş kendini tuhaflıklar içinde bulmaya başlıyor. TV ekranında beliren analog
yayınla eski görüntülere tanık olmaya başlayan Vera, karşı komşularından, daha önce komşusunun evde
yaşayan kardeşi ile ilgili bilgi alıyor ve en sonunda 25 yıl önce kaza geçiren
bu çocukla kendi TV ekranından iletişim kurabildiğini anlıyor ve çocuğun
isminin Nico olduğunu öğreniyor. Çocuğu ikaz ederek kazanın önüne geçen Vera,
ertesi sabah uyandığında kendisini bambaşka ve yeni bir hayatın içinde buluyor.
Zamanda yolculuğun yapıldığı, geçmişe
giderek olanların değiştirildiği ve sonrasında tüm tarihin ona göre
şekillendiği öyküler sinemanın sıkça el attığı öykülerdir. Fırtına Anı da
bunlara bir yenisini ekliyor. Geçmişe gidilip değişiklik yapılması ve ardından
gelen tüm herşeyin tek bir değişiklikten etkilenmesi yönüyle öykü kurulumu
olarak Geleceğe Dönüş serisini örnek aldığı söylenebilir. Ancak öykü
gelişiminin farklı yönde olduğunu da belirtmek gerek. Burada Geleceğe Dönüş
serisindeki gibi zaman yolculuğunun yaratacağı tehlikeli sonuçlar dışında daha
çok işin aile, aşk, ebeveynlik boyutları vurgulanıyor.
El Cuerpo (Ceset), Contratiempo (Davetsiz
Misafir) gibi filmleriyle tanıdığımız genç İspanyol yönetmen Oriol Paulo,
sürükleyicilik anlamında önceki işlerinin kesinlikle altında kalmayan bir iş
çıkarmış. Baştan sona ilgiyle ve heyecanla izlediğimi özellikle belirtmem
gerek. Kimi sahnelerin tasarlanışındaki özen dikkat çekici. Paulo, gerilim
yaratma konusunda da maharetli bir yönetmen. Öykünün hakkını fazlasıyla verdiğini
ve izleyeni elinde tuttuğunun altını özellikle çizmek gerekir.
Gelgelelim Fırtına Anı’nın finale gelip
noktalandığında bende tam bir memnuniyet hissi yarattığını söyleyemeyeceğim.
Bunun sebepleri üzerine düşündüğümde de, özellikle son bölümlerdeki sürpriz
gelişmelerin fazla aceleye getirilmesi noktasında buluyorum kendimi. Zira sonda
açığa çıkan sürpriz gelişmelerin öyküde bazı mantıksal boşluklar doğurduğunu
düşünüyorum. Bunlar neler diye soracak olursanız, sürpriz gelişmeleri ele
vermemek adına biraz kapalı konuşursak, özellikle karakterlerin neyi hatırlayıp
neyi hatırlamadığı ile ilgili kısımların senaryo boşlukları içerdiğini
düşünüyorum. Ayrıca finalin sürpriz için fazlaca bir kasma içerdiğini de
düşünüyorum. Finalin, özellikle karakterler ile ilgili kısmının daha başlarda çok
kolay tahmin edilebilir olması dolayısıyla ikincil bir sürprizin zorlama bir
şekilde hikayeye eklenmeye çalışılmış havası verdiğini de söyleyebilirim.
Buna karşın belirttiğim gibi baştan sona
ilgiyle izlediğim bir film oldu Fırtına Anı. Seyirciyi öyküye bağlama ve gerilim yaratma
konusunda çoğu popüler Avrupa filminin başaramadıklarını da başarıyor. Sadece
bu yönüyle bile ilgiye değer bulduğumu vurgulamalıyım.
Filme Puanım : 6,5 / 10
0 yorum:
Yorum Gönder