16 Eylül 2013 Pazartesi

The Purge : Kirlenerek Arınmak





Öncelikle bloğa kişisel işlerim ve ayrıca başka sitelerde de yazıyor olmam nedeniyle uzunca bir ara vermek zorunda kaldım. Bundan sonra bir aksilik olmaz ise aralıksız gideceğiz.  Bu arada blog açısından "kaçırdığımız" kimi filmleri de ara ara yazarak bu boşluğa da doldurmaya çalışacağım...



Yaz sezonunun vazgeçilmezleri korku filmeri malumunuz. Bu yaz da bir korku filmi sever olarak çoğu vasatı aşamayan pek çok korku filmi izledim. Bu hafta gösterime giren The Purge de bu vasat filmler serisinin son halkasını oluşturuyor. Aslına bakılırsa, ilk bakışta orijinal sayılabilecek öyküsüyle dikkat çeken bir film önümüzdeki. Bundan 9 yıl sonra, 2022’de ABD’ nin önemli sorunlarından işsizlik ve şiddet yok denecek kadar az bir düzeye çekilmiştir. Bunun en önemli nedenlerinden birisi, “arınma gecesi” dir. Her yıl bir gece, her türlü şiddet olayı serbest bırakılmıştır. Bu süreçte polis ve sağlık kuruluşları çalışmamaktadır. Haliyle güvenlik sistemleri de bu gece için çok önemlidir. Bir güvenlik sistemi şirketinde çalışan James Sandin ve ailesi için sıradan başlayan bu yılki “arınma gecesi”nde işler gittikçe çığrından çıkacaktır…

Senaryoyu yazan ve filmi yöneten James DeMonaco’nun,  bu ikinci filminde yaratıcı ve farklı bir iş ortaya koymaya çalıştığı kesin. Bilimkurgusal açılımları da olan farklı bir öyküde sakin ve iyi bir yönetmenlik gösteriyor. Filmin temposu kısa bir girişten sonra hızla yükseliyor ve bir daha da pek düşmeden devam ediyor. Heyecanın dozunu koruyuşu ve seyirciyi elinde tutuşu filmin olumlu yönleri. Hakkını hiç yemeyelim, The Purge baştan sona ilgiyle izlenen bir film…




Ancak film sona erdiğinde insanda büyük bir olmamışlık hissi uyandırıyor. Bunun sebepleri arasında ilk sıraya kendi adıma, öykünün inandırıcılıktan çok uzak kalışını koyarım. Zira “arınma gecesi”nin bu abartılı işlenişi, insanı filmden tamamen soğutacak ve işin gerilimini azaltacak kadar inandırıcılık yoksunu. Öbür taraftan filmin, el attığı derin mevzuların altından kalkabilecek derinlikten tamamen yoksun bir senaryosu var. Bu gecede zenginlerin etkili güvenlik sistemleri ile korunuyor oluşu, sorun yaşayanların tamamen yoksullar ve hatta evsizler oluşu filmi daha derin mevzularla dolu bir alana itiyor. Gecenin asıl amacının, işsizlik ve şiddetin önüne geçebilmek için yoksulları ve tüm “öteki”leri ortadan kaldırmak olduğu anlaşıldıktan sonra film düşüşe geçiyor. Zira bu düşünceyi zenginleştirecek, inandırıcı hale getirecek herhangi bir hamleye senaryoda rastlamak ne yazık ki mümkün değil. Sadece bir fikir olarak kalan bu unsur, ister istemez senaryonun en önemli metni haline geliyor. Ama sanki öylesine bir ayrıntıymış ki ikinci plana itilip, bilindik kedi-fare oyunu tarzı gerilime odaklanmamız bekleniyor. Bu da filmi hayli arada derede bir yapıya büründürüyor. Ayrıca Sandinlerin yaşadıkları dönüşüm ve kendilerini sorgulamaları da perdeye hiç inandırıcı ve etkili bir şekilde yansıyamıyor…

DeMonaco’nun başta saydığımız artılarına, son dönem korku sinemasının bilindik istismara dönük tarzına hiç meyletmemesini de ekleyebiliriz. Ama ağırbaşlı bir film olmayı deneyince, bu sefer de belirttiğimiz inandırıcılık ve derinlik sorunu önümüze çıkıyor. Bu kısmı çıkarınca da geriye sadece bilindik kaçmaca-kovalamaca tarzı bir gerilim filmi kalıyor. Ailenin vicdan sembolünün küçük oğul olması güzel bir ayrıntı. Fakat devamında bu da yavan ve inandırıcılıktan yoksun kalıyor…

Oyuncu kadrosu da bu kötü senaryo içinde vasatı aşmayı nadiren becerebiliyor. Evi basan maskeli grubun lideri rolünde Rhys Wakefield akılda kalıcı bir performans çıkarmayı başarıyor. Neticede The Purge (Arınma Gecesi), baştan sona sıkılmadan seyredilen, ancak koyduğu hedeflere ulaşamayan, vasat bir korku-gerilim denemesi olmuş. Türün meraklıları yine de bir göz atabilirler…

Filmin Notu :   2 / 5



0 yorum:

Yorum Gönder