17 Mayıs 2012 Perşembe
En İyi Steven Soderbergh Filmleri
Gösterimi süren Haywire / Çapraz Ateş sebebi ile, Steven Soderbergh'in farklı türler ve anlatım modelleri arasında ustalıkla gezindiği filmografisini bir kez daha inceleyip, 10 filmlik bir seçki hazırladık...
10. Out Of Sight : Jennifer Lopez ve George Clooney'i başrole taşıyan 98 yapımı bu suç filminde, 20 yıllık banka soyguncusu Jack Foley'in hikayesini anlatıyordu. Sürekli yakalanmak gibi bir problemi olan Foley'in yeni problemi hapisten nasıl kaçacağı idi. Karakterleri tanıtışı, derinlikli ve eksiksiz senaryosu, yıldız oyuncuları ile belki unutulmaz değil ama hakkını veren bir iş idi film...
9. King Of The Hill : Ustanın görece az bilinen işlerinden biri olan 1993 yapımı film, 30'ların ekonomik krizi döneminde bir ailenin yaşamına odaklanıyordu. Yönetmenin duygu sömürüsünden uzak, ileride daha da belirginleşecek "mesafeli" anlatımı ve çocuk oyuncusu Jesse Bradford'un oyunlarıyla değer kazanan film, ne yazık ki hakettiği ilgiyi tam anlamıyla göremedi ve az bilinen bir iş olarak kaldı...
8.Kafka : İlk filminin büyük başarısından sonra şüphesiz kimse Soderbergh'ten bir Kafka filmi beklemiyordu. Belki de sırf bu yüzden böyle bir işe girişmişti yönetmen. Jeremy Irons'ın Kafka'yı oynadığı film, ünlü yazarın hayatının belli bir dönemine odaklanıyordu. Büyük çoğunluğu siyah-beyaz olan filmin, finale doğru 15 dakikalığına bir anda renklenmesi akılda kalan önemli ayrıntılarından biriydi. Filmde, genç bir yazar olan Kafka, yeni romanı üzerine çalışırken yakın arkadaşlarından birinin kaybolması üzerine olayı araştırmaya karar veriyordu. Kafka'nın karanlık dünyasını yansıtmakta çok başarılı olan film, etkileyici görüntü çalışması ve derinlikli politik boyutuyla hayranlık uyandırıcıydı...
7.Erin Brockovich : 2000 yılı yönetmenin kariyerinin en parlak yıllarından biriydi şüphesiz. Zira aynı sene iki filmle birden en iyi yönetmen Oscar'ına aday olmak kolay rastlanacak bir başarı değildi. Bunlardan Erin Brockovich, nispeten daha "hafif" görünen yapısının altında, çevreyi zehirleyen şirket aracılığıyla ciddi bir sistem eleştirisi taşıyor ve mücadele ruhunu kutsuyordu...
6.Ocean's Eleven: Beklenmeyen şeyleri yapmayı çok seven Soderbergh, kariyerinin zirve noktası olan ve toplumsal sorunlara parmak bastığı iki filmi çektiği yılın hemen ardından bir anda "hafif" görünen bir soygun filmi serisine başlıyordu. Ancak elbette işler göründüğü gibi değildi. Kusursuz senaryosu, yıldızlarla dolu oyuncu kadrosu ve derinlikliliğiyle yönetmen, bu seriye de kendi damgasını vurmayı başarıyordu. Serinin ilk filmi şüphesiz en iyisiydi...
5.The Limey : Hakettiği değeri bulamayan bir diğer Soderbergh filmi olan The Limey / Denizci, bir anlamda başroldeki Terence Stamp'e saygı duruşu taşıma vazifesi de görüyordu. Bir kez daha suç filmi sularına inen Soderbergh bu kez, kızının ölümünden sorumlu tuttuğu adamı bulmak için Los Angeles'a giden, hapisten yeni çıkmış bir İngiliz'in hikayesini anlatıyordu. The Limey, hem Soderbergh'in anlatımı, hem öyküsü hem de Terence Stamp'in varlığı ile değer kazanıyordu...
4.Bubble : Yönetmenin yine az bilinen mükemmel işlerinden birisi de 2005 yapımı Bubble'dır. Bu minimal ve deneysel sayılabilecek filmde, Amerikan banliyösünden 3 kişiyi merkeze alan bir öykü anlatıyordu Soderbergh. Belgesel ya da reality show tarzı bir gerçeklik duygusuyla çekilen filmde, amatör oyuncu kadrosundan istediği gerçekçi oyunculuk duygusunu almayı başarıyordu yönetmen. Film öyle sessiz sakin akıp gidiyor ve nihayete eriyordu ermesine ama geriye filmden çıktıktan sonra daha net hissedilen karnımızdaki yumrukların acısı kalıyordu...
3.Traffic : Yönetmen kariyerinin en parlak yılında, iki filmi ile birden en iyi yönetmen Oscar'ına aday olurken, Traffic ile akademi ödülünün sahibi oluyordu. Omuz kamerası ile çektiği filminde yönetmen, Amerika'nın uyuşturucu ile mücadelesinden yola çıkarken giderek uluslararası bir ticaret ağı kuran uyuşturucu çetelerini beyazperdeye taşıyordu. Pek çok karakter ve yan öyküyü birleştiren filmin görüntü yönetimi de son derece dikkat çekiciydi...
2.Schizopolis : Yine görece az bilinen Soderbergh işlerinden biri olan Schizopolis, oldukça deneysel bir kara komedi. İlk filminden sonra yine iletişim problemlerini odağa alan Soderbergh, başlıca rollerden iki tanesini de kendisi oynuyor, hatta bunların birinin karısı rolünü de eski karısına oynatıyordu. Hiçbir yere varmayacak gibi görünen öykü, gittikçe derin ve üzerine düşünülür bir hal alıyor, ilginçleşiyordu. Schizopolis, hala izlememiş sinefillere mutlaka görmelerini tavsiye edeceğimiz bir film. Gerçekten, "anlatılmaz yaşanır" cinsten tam bir sinefil filmi...
1.Sex,Lies And Videotape : Bir yönetmenin en iyi filmlerini sıralarken ilk sıraya, kronolojik olarak ilk çektiği filmi koymak aslında çok da iyi çağrışımlar yapmıyor. Ama konu Soderbergh olunca bu tarz genellemelerin önemi yok. İlk sıraya ilk filmini koymuş olmamız diğer tüm filmlerinin de izlenmeyi hakeden filmler olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Filmde, cinselliği bastırılmış bir kadının kocası, kadının kızkardeşi ile bir yakınlaşma yaşar. Bu arada adamın, cinsel anlamda sıradışı fetişlere sahip eski bir okul arkadaşı ortaya çıkar ve hepsinin hayatlarını değiştir. Cinsel problemler üzerinden iletişimsizliği anlatan film, bağımsız sinemanın gidişatını kökten değiştiren bir işe dönüşmüştü. Soderbergh de henüz ilk filmiyle sinemaya hızlı bir giriş yapıyordu. Ardından hiç tahmin edilemeyecek sularda, bir yaptığını bir daha yapmadan ilerleyerek kendine has bir yönetmene dönüşecekti...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder