17 Ekim 2011 Pazartesi

The Conspirator / Suikast (2010)



Robert Redford'un son filmi The Conspirator / Suikast, Abraham Lincoln suikasti sonrası, 7 adam ve 1 kadının, başkan yardımcısı ve içişleri bakanını öldürmek için komplo kurmak suçuyla tutuklanmaları ve yargılanmaları sürecini anlatıyor...

Bu süreçte askeri mahkemede yargılanmaya başlayan bu 8 kişinin içindeki tek kadın olan Mary Surratt, oğlu ve diğerlerinin eş zamanlı olarak buluşup saldırıları planladıkları pansiyonun sahibidir. Yeni avukat olan Frederick Aiken başlangıçta, kendisine verilen kadını savunma görevini üstlenmekte son derece isteksizdir. Sonraları çevresinden gördüğü tepkiler artınca daha da zorlaşır ama dava ilerledikçe ve Aiken kadının suçsuz olabileceğini keşfettikçe iş renk değiştirir. Redford bu süreci anlatmada çok başarılı. Tipik bir öykü anlatıcılığı üstleniyor yönetmen. Her zamanki gibi son derece sade bir yönetmenlikle öyküsünü ön plana çıkarıyor. Öyküsünü anlatırken de her zamanki gibi sakin ama izleyicisini kesinlikle avucundan da kaçırmıyor. Kurgu, iki saate yakın bir süre boyunca bir an bile filmden kopmamayı sağlayacak kadar iyi. Tüm sahneler, eksiksiz ve fazlasız yerli yerinde...

Kuzeyli bir avukatın gözünden anlatılan hikaye, kuzey - güney meselesini de içine alıyor. Tipik kuzeyli değerlerine sahip genç avukat, bu davayla birlikte bir güneyliyi anlayacak noktaya geliyor. Ayrıca askeri mahkemenin işleri idare biçimi de çok iyi anlatılıyor. Ülkede meydana gelen iç karışıklığı bir an önce çözmek isteyen iktidarın, bir askeri mahkeme aracılığıyla hukuğu yerle bir ederek karara ulaşmak üzere hareket ettiği mahkeme süreci, öykü boyunca karşımıza çıkan tüm karakterlerle birlikte gerçekten inandırıcı. Finale doğru gelindiğinde başkarakter avukat Aiken ile birlikte izleyici de duygusal olarak öykünün içine derinlemesine kendisini kaptırmış oluyor ki Redford'un amacı da zaten bu bir yerde...



Önceki filmi Lions For Lambs'de, belki de ortalama ABD vatandaşlarına derdini anlatabilmek için didaktik bir yol izlemeyi seçerek başarısız olan Redford,bu kez derdini anlatmak için 'öğretmenlik' yapmak gibi bir yol izlemiyor. Öyküsünün insani ve duygusal tarafını ön plana çıkartırsa herkesin ne demek istediğini anlayacağına inanıyor ve başarılı oluyor. Tabii bu defa üzerinden hayli zaman geçmiş bir olayı anlatmasıyla da ilgili olabilir bu durum. Malum, bir ülkenin geçmişte kalmış hatalarını o ülkenin 'genel' izleyicisine kabul ettirmek, Lions For Lambs'de denediği gibi bugüne ait günahları kabul ettirmekten daha kolay. Tabii ne olursa olsun bir yönetmenin izleyicisini Lions For Lambs'deki gibi 'küçük' görmesi affedilir gibi değil. Zira o filmi sadece 'ortalama' ABD vatandaşları değil herkes izliyor...

Aslında Redford'un bu olay üzerinden yine bugünün ABD'sinin dış politikası ile ilgili bir noktaya varmak istediği de düşünülebilir. Karışıklığı sona erdirmek için suçsuz insanları da işin içine katabilecek kadar acımasız bu mahkeme süreciyle ABD'nin 11 Eylül sonrası politikaları arasında bir bağ kurmak da gayet mümkün...

Sonuçta düz ama iyi bir yönetmenlik, iyi oyunculuklar, sağlam bir öykü, politik ve tarihi atmosfer. The Conspirator beklentileri kesinlikle karşılayacak, iyi bir film...

Filmin Notu : 7 / 10

0 yorum:

Yorum Gönder