10 Ocak 2011 Pazartesi

2010 Yılının En İyi Filmleri



Bir yıl daha geride kaldı. İşte yıl içinde Türkiye'de vizyona giren filmler arasından Hayatımız Sinema' nın en sevdiği 10 film ve gerekçeleri...





1. Başlangıç (Inception) - C.NOLAN : Nolan'ın son filmi,'popüler' film yapmak demenin, ucuz ve içi boş film yapmak demek olmadığını bizlere bir kez daha hatırlattı. Kimi sahneleriyle parmak ısırtırken, finaliyle de hem 'mutlu son' bekleyen klasik izleyicinin ağzına bir parmak bal çaldı, hem de bizler gibi sinefillere 'ucu açık' ve 'mutlu olduğuna inanmanın çok da mümkün olmadığı' bir sekans armağan etti. Bize de filmi ilk sıraya yerleştirmek düştü...







2. Bal - S.KAPLANOĞLU : Berlin'de kazandığı Altın Ayı ile bizlere yaşattığı mutluluğu bir kenara koysak bile, Kaplanoğlu'nun filmi neresinden bakarsak bakalım yılın ve hatta tüm zamanların en etkileyici Türk filmlerinden biriydi. Baba - oğul ilişkisinin tüm filme yayılan etkisi ve 'maneviyat' yüklü olağanüstü finaliyle unutulmazlar arasına şimdiden girdi bile...




3. Parlak Yıldız (Bright Star) - J.CAMPION : Kendisinden sonra gelecek onca sanatçı üzerinde bırakacağı derin etkiden haberdar olamadan, sefalet içinde ölen şair Keats'ın yaşamının son dönemlerindeki aşk öyküsünü anlatan film, Jane Campion'ın artık iyiden iyiye ustalaştığının resmi gibiydi. Pek çok unutulmaz sahneye sahip filmin etki gücü tartışılmazdı...




4. Gir Kanıma (Låt Den Rätte Komma In) - T.ALFREDSSON : Vampir filmleri içerisinde oldukça ayrıksı bir yerde duruyordu film herşeyden önce. Biri vampir, biri insan iki ergenin aşk, büyüme ve olgunlaşma hikayesi hayli sade ve hüzünlüydü...




5. Sosyal Ağ (The Social Network) - D.FINCHER : Fincher, bu kez de çağımızın genç erkeklerinin sorunlu dünyaları ve psikolojileri üzerinden ilerliyordu. Facebook kurucusunun öyküsünde yönetmen, sanal dünyalara kendini hapseden, asosyal günümüz gençliğinin fırsatını yakaladığında neye dönüşebileceğinin portesini çiziyordu...



6. Beyaz Bant (Das Weisse Band) - M.HANEKE : Haneke'nin filmi, 1900'lerin başlarına gidiyor ve Avrupa' da bir neslin nasıl yetiştiğine tanık ediyordu bizleri. Faşizmin kökenine dair bir yolculuk gibiydi film...



7. Kan Arzusu (Bakjwi) - C.W.PARK : Chan Wook Park, yine kendi bildiği yolda ilerliyor ve sinema sanatına sanki 'daha önce hiç var olmamış' gibi yaklaşıyordu bu filminde de. Bir rahipin vampire dönüşümünü anlatan öykü, beklenen ahlaki ikilem, dini sorgulama vs. gibi klişelere hiç yanaşmadan bambaşka yerlere doğru yol alıyor ve beğenelim ya da beğenmeyelim, daha önce gördüğümüz hiçbir şeye benzemeyen bir deneyime davet ediyordu bizleri...




8. Anneler ve Kızları (Mother and Child) - R.GARCIA : Naomi Watts'ın karakteri bu filmi sürüklüyordu sanırım. Ama yönetmen Garcia da bu çok karakterli öyküsünde oldukça maharetliydi. Biz erkekleri, yaşamayamadığımız için belki hiç anlayamadığımız 'annelik' duygusunu derinlerde hissetmeye ilk kez bu kadar yaklaştırırken, kadınları da kendi anneleri ile aralarındaki ilişkinin kökenine dair düşündürecek kadar güçlüydü. Film, ne yazık ki kanımca hem eleştirmenlerin çoğu hem de izleyici tarafından 'es' geçildi...



9. Kosmos - R.ERDEM : Reha Erdem'in filmi herşeyden önce inanılmaz orjinal bir öyküye sahipti. Bunun üzerine Erdem bilindik görsel üslubunu da ekleyerek kolay göremeyeceğimiz orjinallikte bir iş çıkartmıştı ortaya. Kimisi öykünün sırlarını ve temelini çözmek için uğraştı durdu, benim de dahil olduğum bir grup ise işin herşeyden önce sinemasal keyfini çıkartmayı tercih etti. Kanımca zaman içinde değeri daha iyi anlaşılacak bir film...




10. Ciddi Bir Adam (A Serious Man) - J & E. COEN : Coen'lerin hayatında hiçbir şey yolunda gitmeyen bir adamın öyküsünü, kendi geçmişleri ve yetiştikleri ortamla da ilintilendirerek anlattıkları film, hayli orjinal ve Coen filmleri standartı içinde bile hayli 'tuhaf' tı. Özellikle finaldeki 'belirsizlik' dolu ve 'felaketimsi' atmosfer de unutulmazdı...

0 yorum:

Yorum Gönder