27 Mayıs 2010 Perşembe

The Stoning Of Soraya M. / Soraya'yı Taşlamak (2008)




Soraya'yı Taşlamak, herşeyden önce bolca tartışılmayı hakeden bir film diyelim. Sonuç olarak 'recm' gibi bir olayı ele alıyor...


Peki nasıl ele alıyor? Filmi genel anlamda kolayca ikiye bölebiliriz. Malum olayın öncesini anlatan ve filmin ilk yarısını ve ikinci yarısının da başını kapsayan giriş bölümü. - Tabi bu bölümlere, filmin en başında yöreye gelişine tanık olduğumuz gazetecinin yeraldığı bölümler de dahil - Ve ikinci bölüm. Bu bölüm ise, malum olayın gerçekleşmesini gösteriyor...



İlk bölümlerde yönetmenin, temel anlatım problemlerinden sıyrılabildiğini gözlemliyoruz. Tek sorun bu kısımların biraz fazla uzun tutulmuş olması. İkinci yarıdaki malum bölümleri ise öncesi, sonrası ve gerçekleşişiyle uzun uzadıya göstermeyi seçmiş yönetmen. Bu sahneleri ne kadar kanlı, ne kadar sert gösterirse o kadar etkili olacağını düşünmüş olmalı. Ancak bu tercihin bir noktada seyirciyi küçümseyici bir hal aldığını söylemek gerek. Zaten varlığı yıllardır bilinen ve uzun uzadıya tartışılan bir olayı, izleyiciye 'görmeden anlayamazsınız' tarzında, estetik çabalarla sunmak çok da akılcı bir yol değil. Nitekim de film bu bölümlerde çuvallıyor. Yönetmenin kimi tercihleri, filmin samimiyetini sorgulamaya itiyor bizi ne yazık ki. Siyasi komplo teorilerine çok girmek istemiyorum ama filmin sinemasal seçimleri hayli yüzeysel ve bu tartışmaların içine filmi fazlasıyla itiyor. Yönetmen, filmin anlatımını hayli Hollywoodvarileştirmiş. Bazı karakterler hayli karikatür duruyor. Ayrıca bu filmin içine bu sözettiğimiz Amerikan bakışı da yakışmamış. Hayli dışarıdan bir anlatım modeli oluşturmuş ve filmi yüzeysel kılmış. Zahra karakteri de 'çağdaş düşünceye sahip', 'iyi' müslümanlar da var demek için konulmuş hissi yaratıyor...



Sonuçta filmi çok kötü bulmadığımı belirteyim. Böyle bir olayın varlığını bize en azından bir kez daha hatırlatıp konu üzerine düşündürüyor. Ama işte tüm başarısı bununla sınırlı kalıyor. Böyle bir olayı zaten hiçbir şekilde onaylamak mümkün değil ama kadının üstüne üstlük bir de 'iftira' ya uğradığını baştan biliyoruz. Bu noktada haksızlığa uğrayan kadın ile insanlıktan nasibini almamış adam ve ona uyan diğer 'cahil' erkekler yüzeyselliğine taşınıyor film . Evet, gerçekte de bu olaylar böyle yaşanıyor belki, ona denilecek birşey yok. Ama 'gerçek hayatta bunlar oluyor' cümlesi yeterince biçimlendirilmedikçe iyi bir film yapmak için yeterli değil...

Baştan sona köşeye sıkışmış çaresiz bir karakterin hırpalanışını izletmek seyirciye işkence etmekten başka bir noktaya gelmiyor. Sinemasal model olarak tipik bir iyi - kötü filmine dönüşüyor film. Bir eleştirisi, söyleyecek sözü olan bir filmi, seyirciyi avucunun içine alarak yapmayı denemek değil filmin sorunu. Bunu maalesef baştan sona 'klişe' bir senaryoyla yapıyor olmak. Diğer taraftan, yönetmenin, tercih ettiği modeli oturtmada ve filmini kendi içinde tutarlı kılmada başarılı olduğunu söyleyelim. Son bölümler, her ne kadar söylediğimiz sebeple rahatsız edici olsa da (estetik başarının getirdiği, olumlu anlamda bir rahatsız ediclik değil bu!) öyle ya da böyle, gergin bir atmosfer yaratmayı başarıyor. En büyük başarısı, bu olayı bir şekilde hatırlatıyor olmak dedik ya, belki de bir nevi sosyal sorumluluk projesi bu film ve tek amacı da bu. Şüphesiz, sinemasal özellikleri bir kenara bırakılarak böyle de düşünülebilir.

Filmin Notu : 2 / 4

IMDB Sayfası

0 yorum:

Yorum Gönder