Genç yönetmen Nehir Tuna'nın yönettiği Yurt, ağırlıkla 90'lar sonunda bir öğrenci yurdunda geçiyor. Yakın zaman önce İslami bir hayatı benimsemiş babasının baskısı ile bir dini yurda yerleştirilen Ahmet ana karakterimiz. Okuduğu okula gidip gelen Ahmet'in yurtta kalmaya başlaması hayatını kökten etkiliyor.
Ahmet dönemin siyasi atmosferinden uzakta bir çocuk henüz. Kendisine kapıda görevli arkadaşının yerine kısa süre baktığında dışarıdan gelen öfkeli genç Aczmendi dediğinde bunun ne anlama geldiğini bilmiyor ve sonradan arkadaşlarına soruyor örneğin. Yurda ilk geldiğinde dini anlamda bir sıkıntısı da olmadığını, gerçekten inançlı biri olmak istediğini, bu konuda çok sorgulayıcı olmadığını da anlıyoruz. Yurdun dışarı gösterdiği yüzü dışındaki baskı dolu atmosfer ile tanışması çok uzun sürmüyor ne yazık ki. Zamanla yurdun tecrübeli öğrencilerinden Hakan ile aralarında bir arkadaşlığın gelişmesi, yurdun baskı dolu yüzüne karşı Ahmet'in içindeki özgürlük ateşini yakıyor ve mücadele etmeye karar veriyor.
Öncelikle filmin politik yönden çok doğru bir yerde durduğunu düşünüyorum. Yurdun ezici baskıcılığını gösteriyor. Ancak diğer kesimin de dönemin politik atmosferinin de etkisi ile dindar kesime karşı olan toptancı yaklaşımının altını çok doğru noktalarda çiziyor. Dış dünyadan insanların yaftalayıcı konuşmalarının yanı sıra örneğin yurda yapılan bir denetim sırasında yönetimin duvarlara Atatürk resimlerini astığı sahneler de karşı tarafın baskıcılığının altını çiziyor. Bunun yanında tabii bu politik sulara girip arada derede bir yerlerde sıkışıp yolunu kaybetme tehlikesinden de tamamen sıyrılarak filminin çerçevesini çok iyi çiziyor Nehir Tuna. Filmin teması her türlü politik kutbun uzağında, çok basit şekliyle bir gencin özgürlük arayışı. Ergenlik çağında, kendini, bedenini, hayatı tanımaya çalışan bir gencin, kendisi, düşünceleri ve bedeni üzerinde tahakküm kurmaya çalışan ve bubu yaparken her türlü baskıcılıktan ve şiddetten çekinmeyen bir güce karşı verdiği mücadeleyi çok iyi özetliyor film. Nehir Tuna'nın ilk filmini çekiyor olmasının açığını görsel anlamda Florent Henry'nin görüntü yönetimindeki tecrübe kokan çalışması kapatıyor. Siyah beyazın belli yönlerden sahip olduğu avantajı ve nostalji duygusunu film çok iyi kullanıyor. Ayrıca çok anlamlı bir noktada renklenmesini de çok beğendiğimi söylemeliyim.
Yurt özünde bir büyüme öyküsü. Yurdun ve dış dünyanın kendilerine koyduğu bütün engellere rağmen büyümeye çalışan gençlerin öyküsü. Özellikle Ahmet ve Hakan'ın ilişkisinde sonlara doğru ortaya çıkan sınıf farklılığı vurgusu da filme farklı bir yol açıyor ve film oradan da akıyor. Huzuru İslam'da bulan ve çocuğu için de doğrusunun bu olduğuna katı bir inanç duyan baba karakteri çok gerçek ve kanlı canlı duran bir karakter. Filmin temel çatışmalarının da bu karakterden çıktığını söyleyebiliriz. Ahmet aslında herşeye rağmen babasını seviyor ve sevmeye de devam etmek istiyor. Babası ile bıçaklı bir tartışmaya kadar giden gecenin sonunda söylediği "Tanrı sana konuştuğu gibi bana konuşmuyor" sözü hissettiklerini özetliyor. Finale doğru gelen, maddi gücü yüksek babasının yardımları ile yapılan yeni bir yurdun açılışında film duygusal anlamda doruk noktaya ulaşıyor. O sahneyi müzik kullanımı ile beraber çok beğendiğimi söyleyebilirim. Sahnenin özet olarak Ahmet'in babasının hiç değişmeyeceğini ve kendi yolunu kendisinin bulmak için savaşmaya mecbur olduğunu anlaması olarak özetleyebiliriz. Peki ya bu yurtlarda kalacak Ahmet gibi başkaları? Onların aynı mücadele gücüne sahip olup olamayacaklarının meçhul olduğunun hüznünü bu sahne izleyiciye çok iyi geçiriyor.
Yurt'u ele aldığı temada gittikçe derinleşebilmesi, kendini arthouse sineması yapıyorum ciddiyetine hiç hapsetmeyen, hiç kasmadan akıp giderek gelişen yapısı, siyah beyaz renk paletini çok iyi kullanan görüntü yönetimi ve yeni bir yıldız adayı yönetmeni sunması ile çok sevdim. Uzun zamandır sinemamız adına izlediğim en iyi ilk filmlerden olduğunu söyeyebilirim. Nehir Tuna, otobiyografik izler de taşıyan ilk filminde bence hedefi 12'den vurmayı başarmış. Farklı işlere ilgi duyan ve özgünlük arayan sinemaseverlerin kaçırmamasını öneririm. Ayrıca başroldeki Doğa Karakaş'ı da beğendiğimi ekleyebilirim. Yurt, heyecanlı, tutkulu ve özenli, benzerine kolay rastlanmayan tarzda bir "ilk film".
Filme Puanım : 7.5/10
0 yorum:
Yorum Gönder