20 Kasım 2020 Cuma

Bir Başkadır 1.Sezon (2020) : Memleket Havası

    

 



     Yeniden evlere hapsolunan şu günlerde üzerine en çok konuşulan/tartışılan iş herhalde Berkun Oya'nın Netflix için çektiği iddialı yerli dizi Bir Başkadır'dır.  Berkun Oya 2007 yılında tam bir başarı olamasa da iyi çekilmiş bir film olarak gördüğüm İyi Seneler Londra ile sinemaya giriş yapmış, daha sonra ise dizi ağırlıklı çalışmıştı. Özellikle 2017 yapımı Blu TV dizisi Masum'un senaryosu ile dikkat çekmişti. Seren Yüce'nin çektiği diziyi de son yıllarda izlediğim en iyi yerli dizilerden biri olarak hatırlıyorum...


     Belki sonda söylenecek olanı başta söyleyerek başlayacağım ama Bir Başkadır kendi adıma ilk sahnesinden başlayarak beni içine alan ve en son ana kadar bırakmayan bir dizi oldu. Son dönemlerde dijitale hapsolduğumuz bir ortamda çok sayıda dizi izledik şüphesiz. Kendi adıma son aylarda başlayıp birkaç bölümde bıraktığım sınırsız sayıda dizi oldu. Sadece bu bağlamda düşündüğümde bile Bir Başkadır benim için değerli bir iş. Zira birkaç günümü güzel geçirmemi sağladı. Peki Bir Başkadır ne anlatıyor?


     Aslında ilk anlarda Bir Başkadır'ın klasik laik/seküler-muhafazakar/dindar çatışması üzerine gelişecek gibi duran bir havası var. İlk psikolog sahnesi, devamında tanıdığımız hoca karakteri, Defne Kayalar'ın oynadığı ilk psikolog ile tanışınca bu hissi veriyor hikaye. Ancak devamında Berkun Oya'nın temel derdinin tüm kesimleriyle bir ülkeyi ve insan hallerini anlamaya çalışmak olduğunu anlıyorsunuz. Tabii ki siyasi alt metinler çıkarılabilir çünkü buna çok müsait bir hikaye var ortada. Ancak temel meselenin insan olduğunu bölümler geçtikçe hissediyorsunuz. 


     Tülin Özen'in oynadığı ikinci psikolog ve onun Kürt kökenli bir aileden geldiğini öğrenmemiz ve o ailenin içindeki çatışmalar ile beraber hikayede farklı bir katman daha açılıyor ve bölümler ilerledikçe orada da derinleşiyor. Memleket halleri ile ilgili net cümleler ya da sosyolojik çıkarımlar bulamasak da bu ailenin çatışması bize birşeyler söylemeden de çok şey anlatabiliyor. Öykü Karayel'in mükemmel bir performansla canlandırdığı gündelikçi Meryem karakteri hikayenin pek çok açıdan anahtarı. Dizide bir noktadan sonra iki temel kesimin sahnelerinin arası toplumdaki yarılmaya da işaret edercesine ortadan ikiye ayrılmaya başlarken Meryem bu iki dünyayla da ciddi ve net bağlantısı olan nadir karakterlerden biri olarak ön plana çıkıyor. Beykoz'daki kenar mahalle evinden çıkıp gündeliğe gittiği rezidanstaki bir lüks dairenin kapısını açtığı ilk sahne ve sonrasında gelen ilk defa psikolog koltuğuna oturduğu sahnedeki diyaloglar memleket meselelerine az çok kafa yoran herkesi direkt olarak diziye bağlayacak güçte.




     Fatih Artman'ın da mükemmel bir performansla hayat verdiği Meryem'in abisi rolündeki Yasin de dizinin önemli karakterlerinden. Yasin'in asabi çıkışlarının eşini ve onlarla birlikte yaşayan kardeşi Meryem'in rahatsızlıklarını olumsuz etkilediği ortada. Ali Sait Hoca karakteri, belki belli bir kesimi memnun etmeme pahasına da olsa, hayatın içinde karşımıza sıkça çıkagelen, dinine bağlı, mazbut bir yaşam süren klasik bir dindar şeklinde çiziliyor. Bunun son derece doğru bir tercih olduğunu söylemeliyim. Zira Berkun Oya hemen hiçbir karakterini klişelere ve kesimlerden birinin içini rahatlacak boyutlara taşıyacak şekilde çizmiyor. Örneğin Ali Sait Hoca, kızının tercihleri üzerinde aşırı baskı kuran bir karakter olarak çizilebilirdi ama öyle yapılmamış. Böylece  kızının bir özgürlük arayışına girmesi için ille de babasından ağır bir baskı görmesi gerekmediğinin altı çizilmiş oluyor.


     Üç bölümün finalini yapan Ferdi Özbeğen şarkıları önemli. Üstelik Berkun Oya'nın, Özbeğen şarkılarına konser görüntüleri ve arşiv kayıtlarından oluşan video görüntüleri ile birlikte yer vermesi de ilginç bir tercih. Kullanılan diğer müzikler ve Cem Yılmazer'in orjinal müzikleri de düşünülünce ses bandının, "geleneksel ve modern"i bir araya getiren, ve topluma ortak bir duygusallık veren müziklerden oluşturulduğunu görüyoruz. Bunun da suyu çıkarılmadan ve yerinde tercihlerle yapılmış olması son derece önemli.


     Bir Başkadır hikaye gelişimi ve yönetmenlik açısından TV kanallarımızda gördüğümüz klasik dizilerden hayli farklı bir iş. Çözüm bulan net olaylar ya da entrikalar değil gündelik hayatın içinden insan manzaraları getiriyor Berkun Oya önümüze. Hepsini birbirine bağlayan temel faktör ise memleket hallerinden çeşitli yollarla muzdarip karakterler olmaları. Çok karakterli yapının getirisi olarak  tamamı çok detaylı olarak ele alınmıyor belki ama tamamı bizde öyle ya da böyle bir iz bırakıyor. Finalde büyük olaylar olmuyor ya da önemli sorular cevap bulmuyor belki ama karakterlerin birçoğunun hayatında bir şekilde yeni bir sayfa açılıyor. Tabii  o sayfanın nasıl dolacağı meçhul. Tıpkı hayatın ne getireceğinin bilinemediği gibi. 


     Berkun Oya ise müzik kullanımı dışında görsel tercihleri ile de yönetmenliğini ön plana çıkıyor. Bir Başkadır  görsel açıdan her karesi özenle düşünülmüş bir iş. Farklı semtler ve gelir düzeylerindeki insanların evleri hoş görsel detay, eşya ve imgelerle birlikte sunuluyor. Görsel olarak da yine suyunu çıkarmadan hoş İstanbul manzaraları sunmayı başarıyor.


     Bir Başkadır kendi adıma çok beğendiğim ve en baştan en son ana kadar büyük bir ilgi ve merakla izlediğim bir iş oldu. Bunda şüphesiz Berkun Oya ve hemen hemen tamamı mükemmel performanslar veren oyuncu kadrosunun payı büyük. Hala izlemeyenlere şiddetle tavsiye ederim.

Dizinin Notu :  8 / 10


0 yorum:

Yorum Gönder