22 Ağustos 2019 Perşembe

Shoplifters (Arakçılar)

 


    2018 yılı Altın Palmiye ödüllü Shoplifters (Arakçılar)’ı epey gecikmeli olarak henüz izleyebildim. Film, kıt kanaat geçinen, maddi olarak ayakta kalabilmek için baba ve oğlunun ufak çaplı hırsızlık işleri de yaptığı bir ailenin hikayesini anlatıyor...



 
   Yönetmen Hirokazu Koreeda gibi filmografisi boyunca pek çok kez aileye, aile olmanın ne demek olduğuna dair sorgulamaları zaman zaman filmlerinin merkezine alan zaman zaman da daha derinlere saklayarak yer veren bir yönetmenin Shoplifters (Arakçılar) gibi bir filmle karşımıza gelmesi şüphesiz hiç şaşırtıcı değil. Daha önce ailenin anlamını irdelerken kan bağı mevzusu sularına da giren yönetmenbu defa bunu hikayenin direkt olarak merkezine oturtuyor. Söz konusu ailemiz, filmin henüz başlarında baba Osamu, Yuri adında kötü muameleye maruz kalmış küçük bir kız çocuğuyla yoldakarşılaşıyor ve onu da ailesine dahil ediyor. Anne,baba, büyükanne ve çocuklarla dışardan bakıldığında normal bir aile gibİ gözükseler de zamanla öyle olmadığını anlıyoruz. Bir gün çocuklardan biri hırsızlık yaparken yakalanınca tüm sırlar da birer birer ortaya saçılıyor.



   Ailenin geçimi için babanın tek bildiği iş çalmak ve bunu kendisine yardım edebilecek yaşa gelmiş çocuklarına da öğretmek. Annenin bir işi var ancak ekonomik bunalımda işini kaybediyor ki bu ailenin durumunu daha da kötüleştiriyor. Annenin küçük kız kardeşi ise, görür görmez Wim Wenders’in Paris Texas’ını hatırladığımız şekilde, bir sex shopta aynanın arkasındaki müşterilerine şov yaparak katkı sağlıyor ailenin geçimine. Büyükanne ise maaşıyla eve katkı sağlıyor. Aynı zamanda kendisine ekstra gelir elde etmek için de farklı bir yöntemi var!




   Koreeda, gazete sayfalarında zaman zaman görüp öylece önyargılı yorumlar yapıp geçebildiğimiz tarzda bir alternatif aileyi önümüze getiriyor. Ailenin yukarıda sıraladığım geçim yolları üzerinden ahlaki olan ve olmayan üzerine düşünmeye sevk ediyor bizleri. Ailenin anlamı üzerine düşündürme işini de kan bağı konusunu ortaya atarak yapıyor. Bunun üzerinden önümüze pek çok soru getiriyor. Aile kan bağıyla birbirine bağlı kişilerden oluşan bir topluluk mudur? Yoksa aile olmak aslında, kader birliği etmek, hayatın zorluklarına birlikte göğüs germek, mücadele etmek, beraber gülmek beraber ağlamakla mı ilgilidir? Aslında durduğu tarafı bize hissettirse de dayatıcı bir anlatım modeli izlemiyor Koreeda. Cevaplardan çok sorularla ve anların bize hissettirdikleriyle ilgilendiğini söyleyebiliriz.

       



   Filmin büyük bölümü ailenin günlük hayatından kesitlerle örülürken son yarım saatte hikaye çözülüyor ve çözülmeyle beraber de duygusal yoğunluk artıyor. Bu bölümlerde aile üyelerinin sorguya çekildiği sahneler akılda kalıcı. Karşı açıdan sabit çekimin tercih edildiği bu anlarda Sakura Ando başta olmak üzere oyuncular etkili performans çıkarıyorlar. Özellikle kolay akıldan çıkmayacak final sahnesi filmin bitiminden sonra geri dönüp herşeyi bir daha düşünme hissiyatı bırakıyor. Benzer duygusallığı taşıyan Like Father Like Son (Benim Babam, Benim Oğlum) gibi kimi filmlerinde olduğu gibi melodrama yakın bir ton tutturmaktan çekinmeyen yönetmen, duygusallığı filmin bütününe yaymaktan ziyade son bölüme saklayarak hem filmin etki gücünü arttırıyor hem de filmin melodramatik tonunun ölçüyü kaçırmasına engel oluyor.

    Arakçılar yönetmenliği, oyunculukları, hikayesi, söyledikleri ve duygusallığıyla herşeyden önce çok güçlü bir film. Yılın en iyilerinden biri olduğuna şüphe yok.


Filmin Notu : 8 / 10



0 yorum:

Yorum Gönder