Yönetmen Hirokazu Koreeda gibi filmografisi boyunca pek çok
kez aileye, aile olmanın ne demek olduğuna dair sorgulamaları zaman zaman
filmlerinin merkezine alan zaman zaman da daha derinlere saklayarak yer veren
bir yönetmenin Shoplifters (Arakçılar) gibi bir filmle karşımıza gelmesi
şüphesiz hiç şaşırtıcı değil. Daha önce ailenin anlamını irdelerken kan bağı
mevzusu sularına da giren yönetmenbu defa bunu hikayenin direkt olarak merkezine
oturtuyor. Söz konusu ailemiz, filmin henüz başlarında baba Osamu, Yuri adında
kötü muameleye maruz kalmış küçük bir kız çocuğuyla yoldakarşılaşıyor ve onu da
ailesine dahil ediyor. Anne,baba, büyükanne ve çocuklarla dışardan bakıldığında
normal bir aile gibİ gözükseler de zamanla öyle olmadığını anlıyoruz. Bir gün
çocuklardan biri hırsızlık yaparken yakalanınca tüm sırlar da birer birer
ortaya saçılıyor.
Ailenin geçimi için babanın tek bildiği iş çalmak ve bunu
kendisine yardım edebilecek yaşa gelmiş çocuklarına da öğretmek. Annenin bir
işi var ancak ekonomik bunalımda işini kaybediyor ki bu ailenin durumunu daha
da kötüleştiriyor. Annenin küçük kız kardeşi ise, görür görmez Wim Wenders’in
Paris Texas’ını hatırladığımız şekilde, bir sex shopta aynanın arkasındaki
müşterilerine şov yaparak katkı sağlıyor ailenin geçimine. Büyükanne ise
maaşıyla eve katkı sağlıyor. Aynı zamanda kendisine ekstra gelir elde etmek
için de farklı bir yöntemi var!
Koreeda, gazete sayfalarında zaman zaman görüp öylece
önyargılı yorumlar yapıp geçebildiğimiz tarzda bir alternatif aileyi önümüze
getiriyor. Ailenin yukarıda sıraladığım geçim yolları üzerinden ahlaki olan ve
olmayan üzerine düşünmeye sevk ediyor bizleri. Ailenin anlamı üzerine
düşündürme işini de kan bağı konusunu ortaya atarak yapıyor. Bunun üzerinden önümüze
pek çok soru getiriyor. Aile kan bağıyla birbirine bağlı kişilerden oluşan bir
topluluk mudur? Yoksa aile olmak aslında, kader birliği etmek, hayatın
zorluklarına birlikte göğüs germek, mücadele etmek, beraber gülmek beraber ağlamakla
mı ilgilidir? Aslında durduğu tarafı bize hissettirse de dayatıcı bir anlatım
modeli izlemiyor Koreeda. Cevaplardan çok sorularla ve anların bize
hissettirdikleriyle ilgilendiğini söyleyebiliriz.
Filmin büyük bölümü ailenin günlük hayatından kesitlerle
örülürken son yarım saatte hikaye çözülüyor ve çözülmeyle beraber de duygusal
yoğunluk artıyor. Bu bölümlerde aile üyelerinin sorguya çekildiği sahneler
akılda kalıcı. Karşı açıdan sabit çekimin tercih edildiği bu anlarda Sakura
Ando başta olmak üzere oyuncular etkili performans çıkarıyorlar. Özellikle
kolay akıldan çıkmayacak final sahnesi filmin bitiminden sonra geri dönüp
herşeyi bir daha düşünme hissiyatı bırakıyor. Benzer duygusallığı taşıyan Like
Father Like Son (Benim Babam, Benim Oğlum) gibi kimi filmlerinde olduğu gibi
melodrama yakın bir ton tutturmaktan çekinmeyen yönetmen, duygusallığı filmin
bütününe yaymaktan ziyade son bölüme saklayarak hem filmin etki gücünü
arttırıyor hem de filmin melodramatik tonunun ölçüyü kaçırmasına engel oluyor.
Arakçılar yönetmenliği, oyunculukları, hikayesi, söyledikleri
ve duygusallığıyla herşeyden önce çok güçlü bir film. Yılın en iyilerinden biri
olduğuna şüphe yok.
Filmin Notu : 8 / 10
0 yorum:
Yorum Gönder