Ali Atay’ın ilk yönetmenlik denemesi olan Limonata bu hafta
vizyona girdi. Film İstanbul’da başlayıp Makedonya’ya uzanan gerçekçi, komik ve
yer yer de hüzünlü bir öykü anlatıyor...
Öykü, Makedonya’dan İstanbul’a gelen Sakip’in, ölüm
döşeğindeki babası Suat’ın isteği üzerine, daha önce hiç görmediği kardeşi
Selim’i arayışıyla başlıyor. Sakip’in
amacı, Suat’ı alıp Makedonya’daki babaya götürmek ve ölmeden önce bir kez
oğlunu görmesini sağlamak. Selim ise ilerleyen yaşına rağmen İstanbul’da
mahalli ligde futbolculuk yapan, yalnız yaşayan biri. Babasını görme işine
sıcak bakmıyor ama onca yolu tepen Sakip’a da üzülerek onu bir gece evinde
misafir etmeye razı oluyor. Ertesi gece şampiyonluk eğlencesinde içkiyi fazla
kaçırmasından yararlanan Sakip da onu arabasına attığı gibi Makedonya’ya doğru
yola koyuluyor...
Filmin önemli bölümü yol hikayesiyle geçiyor. Aralarında
yolda yaşanan çekişmeler, kavgalar, karakterlerinin zıtlığıyla da birleşince
hayli eğlenceli sahneler ortaya çıkıyor.
Hele tüm bunlardan önce, Selim’in Sakip’i İstanbul’daki evinde konuk
ettiği sahne, çok iyi yazılmış ve oynanmış mükemmel bir sahne. Film boyunca da
Ali Atay ve Ertan Saban’ın senaryosu ucuz numaralara, popüler Türk komedi
filmlerinden aşina olduğumuz kaba mizah anlarına hiç yönelmeden ilerliyor...
Makedonya’ya ulaşmamızla birlikte son 30-40 dakiaklık
bölümde filmin tonu hayli değişiyor. Bu kez mizahtan çok hüzün duygusu ön plana
çıkmaya başlıyor. Aslında ilk bölümde tamamen, kardeş de olsalar birbirlerini
yıllar boyu hiç tanımamış iki insanın karakter zıtlığı üzerine şekillenen bir komedi
izlerken, bu iki karakterin birbirleriyle gerçek anlamda diyalog kuruşlarına pek
de tanıklık etmiyoruz. Son bölüm bu manada kilit bir görev üstleniyor.
Karakterlerin o ana dek derinlemesine anlayamadığımız psikolojilerini daha
yakından görme fırsatı buluyoruz. Özellikle de Selim’in. Öfkesinin ve
kalabalıklar içindeki yalnızlığının temelinde babasız geçmiş bir çocukluğun
olduğunu daha iyi anlıyoruz. Babaya kızgınlığı ile maskelediği baba özlemini de
hissediyoruz. Kardeşlerin kurduğu diyalog açısından finaldeki mezarlık sahnesi
önemli. Yine son bölümlerde Selim’in bir akraba kızı ile diyaloğu, Sakip’in
annesiyle Sakip ve Selim’in diyaloglarını içeren sahneler de iyi yazılmış ve
çekilmiş sahneler...
Filmin başta kurduğu sakin tonunu ilerledikçe de koruyarak
finale ulaşması, kaba mizaha başvurmadığı gibi aşırı duygusallık tuzağına da yakalanmaması önemli. Uzunca bir aradan sonra nihayet kıvamında bir komedi
izleyebiliyoruz. Bu bakımdan oyuncu Ali Atay’ın ilk filminde ortaya koymuş
olduğu yönetmenlik performansını takdir etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Eksiklik anlamında belki, sonlarda Selim’in iyice ön plana çıkmasıyla Sakip’i
ve ailesindeki karakterleri çok da iyi tanıyamıyor oluşumuzu verebiliriz. Zira
özellikle aile üyeleri filmde belli bir yer tutmalarına rağmen çok yüzeysel
geçilmiş karakterler. Sonlara doğru filmin biraz da olsa uzayıp sarktığını da
düşünüyorum ki bu da bir başka eksiklik...
İki ana karakteri oynayan Serkan Keskin ve Ertan Saban’ın
oyunculukları da filmi sürükleyen etkenlerin başında geliyor. Filmin tıkandığı
kimi noktalarda iki oyuncu devreye girerek
filmden kopmamızı önlüyorlar. Limonata, bir bütün olarak bakıldığında
yüksek kopyayla vizyona giren yerli komedi filmleri arasında, iyi yazılmış
senaryosu ve ucuzluklara başvurma kolaycılığına kaçmayan serinkanlı anlatımı
ile kesinlikle farklı bir yerde duruyor. İzlenmesini tavsiye ederim...
Değerlendirme : 3 / 4
Değerlendirme : 3 / 4
0 yorum:
Yorum Gönder