28 Nisan 2015 Salı

Limonata





Ali Atay’ın ilk yönetmenlik denemesi olan Limonata bu hafta vizyona girdi. Film İstanbul’da başlayıp Makedonya’ya uzanan gerçekçi, komik ve yer yer de hüzünlü bir öykü anlatıyor...


Öykü, Makedonya’dan İstanbul’a gelen Sakip’in, ölüm döşeğindeki babası Suat’ın isteği üzerine, daha önce hiç görmediği kardeşi Selim’i arayışıyla başlıyor.  Sakip’in amacı, Suat’ı alıp Makedonya’daki babaya götürmek ve ölmeden önce bir kez oğlunu görmesini sağlamak. Selim ise ilerleyen yaşına rağmen İstanbul’da mahalli ligde futbolculuk yapan, yalnız yaşayan biri. Babasını görme işine sıcak bakmıyor ama onca yolu tepen Sakip’a da üzülerek onu bir gece evinde misafir etmeye razı oluyor. Ertesi gece şampiyonluk eğlencesinde içkiyi fazla kaçırmasından yararlanan Sakip da onu arabasına attığı gibi Makedonya’ya doğru yola koyuluyor...

Filmin önemli bölümü yol hikayesiyle geçiyor. Aralarında yolda yaşanan çekişmeler, kavgalar, karakterlerinin zıtlığıyla da birleşince hayli eğlenceli sahneler ortaya çıkıyor.  Hele tüm bunlardan önce, Selim’in Sakip’i İstanbul’daki evinde konuk ettiği sahne, çok iyi yazılmış ve oynanmış mükemmel bir sahne. Film boyunca da Ali Atay ve Ertan Saban’ın senaryosu ucuz numaralara, popüler Türk komedi filmlerinden aşina olduğumuz kaba mizah anlarına hiç yönelmeden ilerliyor...

Makedonya’ya ulaşmamızla birlikte son 30-40 dakiaklık bölümde filmin tonu hayli değişiyor. Bu kez mizahtan çok hüzün duygusu ön plana çıkmaya başlıyor. Aslında ilk bölümde tamamen, kardeş de olsalar birbirlerini yıllar boyu hiç tanımamış iki insanın karakter zıtlığı üzerine şekillenen bir komedi izlerken, bu iki karakterin birbirleriyle gerçek anlamda diyalog kuruşlarına pek de tanıklık etmiyoruz. Son bölüm bu manada kilit bir görev üstleniyor. Karakterlerin o ana dek derinlemesine anlayamadığımız psikolojilerini daha yakından görme fırsatı buluyoruz. Özellikle de Selim’in. Öfkesinin ve kalabalıklar içindeki yalnızlığının temelinde babasız geçmiş bir çocukluğun olduğunu daha iyi anlıyoruz. Babaya kızgınlığı ile maskelediği baba özlemini de hissediyoruz. Kardeşlerin kurduğu diyalog açısından finaldeki mezarlık sahnesi önemli. Yine son bölümlerde Selim’in bir akraba kızı ile diyaloğu, Sakip’in annesiyle Sakip ve Selim’in diyaloglarını içeren sahneler de iyi yazılmış ve çekilmiş sahneler...



Filmin başta kurduğu sakin tonunu ilerledikçe de koruyarak finale ulaşması, kaba mizaha başvurmadığı gibi aşırı duygusallık tuzağına da yakalanmaması önemli. Uzunca bir aradan sonra nihayet kıvamında bir komedi izleyebiliyoruz. Bu bakımdan oyuncu Ali Atay’ın ilk filminde ortaya koymuş olduğu yönetmenlik performansını takdir etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Eksiklik anlamında belki, sonlarda Selim’in iyice ön plana çıkmasıyla Sakip’i ve ailesindeki karakterleri çok da iyi tanıyamıyor oluşumuzu verebiliriz. Zira özellikle aile üyeleri filmde belli bir yer tutmalarına rağmen çok yüzeysel geçilmiş karakterler. Sonlara doğru filmin biraz da olsa uzayıp sarktığını da düşünüyorum ki bu da bir başka eksiklik...

İki ana karakteri oynayan Serkan Keskin ve Ertan Saban’ın oyunculukları da filmi sürükleyen etkenlerin başında geliyor. Filmin tıkandığı kimi noktalarda iki oyuncu devreye girerek  filmden kopmamızı önlüyorlar. Limonata, bir bütün olarak bakıldığında yüksek kopyayla vizyona giren yerli komedi filmleri arasında, iyi yazılmış senaryosu ve ucuzluklara başvurma kolaycılığına kaçmayan serinkanlı anlatımı ile kesinlikle farklı bir yerde duruyor. İzlenmesini tavsiye ederim...

          Değerlendirme : 3 / 4

0 yorum:

Yorum Gönder