8 Ağustos 2011 Pazartesi

Partir / İhanet (2009)


Fransız yönetmen Catherine Corsini'nin ülkemizde hayli gecikmeyle geçtiğimiz mayıs ayında vizyona giren ve halen vizyon turunu sürdüren filmi Partir / İhanet, 40'lı yaşlarında, iki çocuk annesi, doktor eşi bir kadın ile Katalan bir inşaat işçisinin aşk hikayesini anlatıyor. Aslında onların aşk hikayesi üzerinden daha başka sulara yol alıyor da denilebilir...

Sürdürmekte olduğu burjuva hayatı Suzanne'i sıkmaya başlamıştır artık. Yıllar önce çocuklarını yetiştirmek için bıraktığı eski işi fizyoterapistliğe geri dönmek ister ve kocasını evlerinin arka bahçesine bir muayenehane açma konusunda ikna eder. İnşaat işinin başına ise önceleri hapse girip çıkmış, kirli pek çok işe de bulaşmış Ivan'ı getirirler. Bu noktadan sonra Suzanne ile Ivan arasında başlayan çekim, ikisinin de hayatlarını değiştirir.

Özellikle doktor koca ile kadın arasında başlayan gerilim ilgi çekici. Adam, önce karısını affediyor. Bunun altında yatan neden daha sonraki tavırlarından net olarak anlayacağımız üzere, karısının kendisini Ivan gibi alt sınıftan bir adam için terketmeyeceği düşüncesi. Ancak karısının ısrarı devam edince adamın tahammül sınırları zorlanmaya başlıyor. Karısının kendisini Ivan gibi biri için terketmesi adam için adeta 'sınıfına' ve daha genelde 'sisteme' yapılan bir saldırı haline dönüşüyor. Adam da konumu nedeniyle sahip olduğu gücü bu saldırıya karşı kullanma noktasına geliyor. Bir anlamda aldatma olaylarından sonra yaşanan 'erkek gururu'na da dokunuyor yönetmen Corsini. Bir anlamda bunun altında yatan temel nedenin de sistemin en azından geçmişten yakın çağlara kadar 'daha güçlü' olarak konumlandırdığı erkeğin, zayıf olan kadını ezme güdüsü olduğu noktasına getiriyor. Hastalıklı bir düşünceyle, kendisinden daha 'güçsüz' gördüğü bir varlığın bir erkeği incitmesinin yol açtığı bir 'öfke' aslında bu. Bunun ahlaki boyutunun aldatma olayınınkinden çok daha tartışılası olduğu üzerine düşündürüyor film bizi...



Ivan ise kadına gerçekten aşık olmakla birlikte kadının yürekliliğine kesinlikle sahip değil. Bu işin olmayacağı düşüncesi kafasında son derece net. Bunun için aşkından vazgeçmeye hazır. Gereken riskli adımları atmada kadın kadar cesur değil. Aşkının verdiği cesaretle her adımı atan kadın için ise herşey yavaş yavaş dibe doğru bir çöküşü getiriyor. Kocası gerekeni yaparak sistemin kendisine verdiği gücü kullanıp Suzanne ile Ivan'ın önünü tamamen tıkamaya yaklaştığında ise dibe çöküş tamamlanmaya yaklaşıyor. Sistemin bir kuralı olarak 'büyük balık küçük balığı yemek' üzereyken artık küçük balık için tek çözüm, yine sistemin cezalandıracağı bir durum oluyor haliyle. Böylelikle 'aldatma' mevzusundan sonra başka bir mevzu daha tartışılmaya açılmış oluyor. (Finali iyice açık etmemek adına o sulara daha fazla girmeyelim şimdilik) Ama artık dibe çöküp sisteme teslim olmuş görünmek üzereyken kadının gösterdiği kararlılık ve gözünü kırpmayışı ilgiye değer. Baştan beri tüm yaptığının aslında yıllarca kendisini bunaltan burjuva hayatından bir kaçış ve ona meydan okuma olduğunun kanıtı gibi...

Partir, temasal anlamda bu yıl izlediğimiz I Am Love / Benim Adım Aşk'ı getiriyor akla. Tabii iki filmin yönetmenlik ve senaryo anlamındaki pek çok tercih açısından ciddi farklılıkları var. Ayrıca İhanet, Benim Adım Aşk kadar çarpıcı, etkileyici ve yönetmenlik harikası bir iş değil ancak yine de kayda değer bir çalışma olduğu da su götürmez bir gerçek...

Filmin Notu: 6,5 / 10

0 yorum:

Yorum Gönder