10 dalda Oscar adayı ve en iyi film kategorisinin favorilerinden The Brutalist, savaştan kaçarak ABD' ye sığınan bir mimar olan Laszlo Toth'un hikayesini anlatıyor.
Avrupa'daki savaş ve karmaşa ortamından kurtulmak için çareyi ABD' ye yerleşmekte bulan Toth, eşi ve kuzeninden ayrı düşerek geldiği ülkede öncelikle kuzeni Attila'nın yanına yerleşiyor. Ancak Attila'nın Katolik eşinin, yahudi olması nedeni ile kendisine düşmanca yaklaşımıyla buradan ayrılıyor. Burada tanıdığı zengin işadamı Van Buren, kendisinin değerini sonradan yaptığı işlerle anlayıp onun peşine düşüyor. Çünkü onda hem maddi hem de entelektüel açıdan sömürülecek birşeyler görüyor. Van Buren ile çalışmaya başlayan Toth zamanla önemli projeleri alıp bir mimar olarak yeteneğini sergileme şansı buluyor.
Toth, mesleğine tutkuyla bağlı bir mimar. Final itibarı ile geniş bir sürece yayılan hikayede, mesleki olarak önemli işler başarıyor. Özellikle finalde arşiv görüntüleri ile verilen bölümlerde imza attığı işleri toplu olarak ve tekrar görüyoruz. Savaştaki Avrupa'nın göbeğinden kaçıp gelen bir mimar olarak görünürde, ABD'de kabul gördüğünü düşünebiliriz. Ancak The Brutalist tam da bu gizli baskıcılık ile ilgileniyor. Ülkeye ilk vardığında hem de kuzeni olan birinin evinde başlayan ırkçılık, daha sonra birlikte iş yaptığı ırkçı Van Buren ailesinin evinde tavan yapıyor. Finale yakın cinsel istismar ve aşağılanmaya maruz kalacak durumlara bile düşüyor.
Önce oyuncu, daha sonra ise yönetmen olarak The Childhood Of A Leader, Vox Lux gibi filmleriyle tanıdığımız Brady Corbet, görüntülerin dilinden iyi anlayan, gelecek vadeden bir yönetmen olduğunu The Brutalist'te iyice ispatlıyor. Özellikle filmin önemli ve duygusal gücü yüksek sahnelerinde uzun plan ve tablo gibi tasarlanmış sahnelere imza atıyor. Söz gelimi Toth'un bir tren istasyonunda eşini karşılamaya gittiği sahne mükemmel şekilde tasarlanmış. Toth'un giyim-kuşağı, elinde çiçekleri ve herşeyiyle hazır olduğu, heyecan dolu bekleyişinin mutlulukla karışık bir hüzne dönüştüğü anları unutmak mümkün değil. Yine doğanın ortasında geçen, yeşil tonların ağırlıkta olduğu, mesleğini icra ettiği sahnelerin duygusu da güçlü. İstismara uğradığı sahne ise karanlık ve şoke edici. Eşi Erzsebet'in bu olayı öğrendikten sonra Van Buren'ların evini bastığı sahne de etkileyici. Girişteki baş aşağı olmuş Özgürlük Heykeli görüntüsü ile biten sahne ise zaten anlatılmaz yaşanır cinsten.
Corbet'in etkileyici yönetmenliği, VistaVision tekniğinin katkısı ile geçtiği dönemi çok iyi yakalayan görüntüleri, tıkır tıkır işleyen kurgusu ile 3,5 saat gibi bir uzunluğu hiç hissettirmeyen teknik olarak mükemmele yakın bir film The Brutalist. Mimari filmde önemli bir yer tutuyor. Bu açıdan sadece teknik olarak etkileyici sahneler yok. Aynı zamanda mimari, iyi bilenler için, bu filmi okumada da bir anahtar işlevi görebilir.
Gelgelelim bir sanat eseri sadece teknik beceri ile oluşmuyor. Film etrafında dönen klasik tartışmadaki tarafımızı belirtmeden bu yazıyı bitirmenin çok dürüst bir tutum olmayacağını düşünüyorum. Kendi adıma Yahudilerin maruz kaldığı ayrımcılığı anlatan ve "önemli olan yolculuk değil, varacağın yerdir" denilerek biten bir filmde, kuruluş aşamasını gördüğümüz İsrail devletinin sonrasında vardığı yer ve Filistin'e uyguladığı katliamlar ile ilgili, hiçbir şey göremeyişimiz filmin çekilme amacı ve iyi niyetini sorgulamamıza neden oluyor. Zira hemen her yıl Yahudi soykırımı ile ilgili filmlerin ödül törenlerinde boy gösterdiği bir ortamda böyle bir film çekerek zaten yarışa 1-0 önde başlıyorsunuz. Dünyanın diğer taraflarındaki katliam ve ayrımcılıklar ise maalesef bu ölçüde yer bulamıyor. Böyle bir ortamda suya sabuna dokunmadan sadece Yahudi soykırımı eleştirisi yapmak, işin diğer boyutuna hiç girmemek bence çok da temiz bir duruş değil. Diğer noktaların bu filmin konusu olmadığını iddia edenler elbet çıkacaktır ancak bazı konular "aydın namusu" nu gösterme açısından bir ayna niteliği taşır ve bence Corbet'in filmi oralara hiç girmeyerek tamamen klasik Batılı bir bakış tutturuyor ve önemli bir eşiği aşamıyor.
Filme Puanım : 7 / 10
0 yorum:
Yorum Gönder