27 Kasım 2023 Pazartesi

The Burial : "Irkçılık ve Kapitalizme Karşı"

     




    The Burial, aile şirketi olan cenaze evleri sahibi güneyli, beyaz Amerikalı Jeremiah O'Keefe ile iddialı, hırslı siyahi avukat Willie Gary'nin hikayesini anlatıyor. Gerçek olaylardan yola çıkan film, anlatım tarzı ve sürükleyici hikayesi ile seyirciyi yakalamakta zorlanmıyor.


     O'Keefe, büyük bir holding olan Loewen'ın, kendisinin cenaze işleri şirketini hukuki olmayan bir şekilde ele geçirmesini dava etmeye karar veriyor. Bunun için methini duyduğu Gary'yi uzmanlık sahnesinde, yani bir mahkeme salonunda izlemek için kalkıp bir davaya gittiğini görüyoruz. Gary'nin jüri karşısındaki ikna kabiliyeti ve şovmen tarafından fazlasıyla etkilenen O'Keefe, işi ona vermeyi kafaya koyuyor. İşi ona vermesi pek kolay olmuyor. Zira ferdi kaza davalarına bakan Gary, sözleşme hukuku davası olarak gördüğü bu davayı almak istemiyor. Ancak genç avukatı Hal Dockins'in de katkıları ile bir şekilde O'Keefe, Gary'yi ikna etmeyi başarıyor. Tabii burada Gary'nin davanın maddi sonuçlarının ne kadar büyüyebilecek olmasına ikna olması temel faktörü oluşturuyor. Gary'nin adeta silahşör ekibi ile birlikte uçağından inip O'Keefe'in yerine geldikleri ilk sahne eğlenceli. O'Keefe'ın 30 yıllık avukatı Mike Allred'in Gary ile arasında yarattığı çekişme de önemli. Başavukat olarak davayı alan Gary, tüm karşı çıkmalara rağmen O'Keefe'i erkenden mahkemeye çıkarıp Loewen'in hırslı kadın avukatı Mame Downes'a yem ederek davada geri düşmelerine yol açmasından sonra başavukatlığı kaybedip bir süre geri plana çekiliyor. Bu da aradaki çekişme açısından önemli bir an oluyor. Ayrıca Allred'in ırkçı kökenli bir geçmişten gelmesi ve tavırları da alttan alta aradaki çekişmeyi farklı bir tona da taşıyor. 


Kısa ve belgesel filmlerden sonra Novitiate / Genç Rahibeler ile ilk uzun metrajına imza atan siyahi kadın yönetmen Maggie Betts ikinci kurmaca uzun metrajında ırksal ayrımcılık ve kapitalizm eleştirisini arka planına ustalıkla yerleştiren kendi yazdığı güçlü senaryosundan da destek alarak iyi bir yönetmenlikle su gibi akıp giden bir film ortaya koymayı başarıyor.mThe Burial, en başta Baptist kilisesinde Gary'nin yaptığı hırslı konuşmadan başlayıp en sonunda kölelik ve Afro-Amerikalıların geçmişteki sömürüsüne uzanan akışı ile ırkçılığı bize hiç unutturmadığı gibi bir tarafı ile de hem kökeni hem de karakteri çok farklı görünen iki adamın kurduğu dostluk hikayesi ile de etkileyici olmayı başarıyor. Başlangıçta olaya tamamen maddi boyuttan yaklaşan Gary, O'Keefe'i tanıdıkça onun dürüstlüğü, dik duruşu ve her türlü ayrımcılıktan uzak karakterinden etkileniyor ve davaya profesyonelliğin dışında bir tutku ile de bağlanıyor.



                               


Jamie Foxx ve Tommy Lee Jones başta olmak üzere tüm oyuncu kadrosunun çok iyi performanslar çıkardığını ve filme olumlu katkı verdiklerini düşünüyorum. Zaten bir alt tür olarak mahkeme filmlerinde genel olarak oyuncu performanslarının çok önemli olduğunu düşünürüm. Burada da film oyunculardan hayli güç almış gibi görünüyor. Irkçılık eleştirisi boyutunun altını fazlasıyla çizmişken filmin bütünüyle bir kapitalizm eleştirisi olduğunu da es geçmemek lazım. Zira aslen bütün olay büyük balığın küçük balığı yutmaya çalıştığı ve bunu yaparken sahip olduğu güce güverenek hukuki kuralları da hiçe saydığı bir olaydan yola çıkarak başlıyor. Finale yakın en son pazarlık sahnesinde Ray Loewen'ın dediği "benim iflas etmemi sağlayacak rakamı sen hayal bile edemezsin" sözünü unutmamak lazım. Karşı tarafın kendisine verebileceği zararın boyutunun küçük olabileceğini düşündüğü için tüm insani değerleri ve hatta hukuku bile yok sayabilme cüretini Loewen'a veren şey şüphesiz kapitalizmin ta kendisi. 


The Burial, hem altı dolu olmayı hem de sürükleyici ve eğlenceli olmayı aynı anda başarabilen filmlerden biri. İyi yazılmış, iyi yönetilmiş ve iyi oynanmış bir film olarak bence ilgiyi fazlasıyla hakediyor. Film bolluğunda gözden kaçmamalı. Amazon Prime'da izlenebilir.


Filme Puanım : 7/10

0 yorum:

Yorum Gönder