12 Ocak 2012 Perşembe

Carnage / Acımasız Tanrı (2011)



Carnage / Acımasız Tanrı, ilk bakışta Roman Polanski'nin biraz soluklandığı, hafif bir film gibi görünüyor. Ancak işin aslı pek de öyle sayılmaz. Carnage, aslında yönetmenin alışılageldik temalarının etrafında gezinen bir kara komedi...

Film, parkta oynayan bir grup çocuğun uzak plan görüntüsü ile başlıyor. Daha sonra bir kaydırma ile çocuklar arasında çıkan itişmeyi görüyoruz. Sonra çocukların biri, diğerine elindeki sopa ile vurup uzaklaşıyor. Sonra ise saldırıya uğrayan çocuğun evindeyiz. Saldırıda bulunan çocuğun ebeveynleri ziyarete gelmişler. Darbe alan Ethan'ın iki dişini kaybettiğini öğreniyor ve ebeveynlerin konuşmalarına dikkat kesilmeye başlıyoruz. Yaklaşık 75 dk. süren filmin kalan bölümü, en sonda yine çocukları göreceğimiz parktaki kısacık plana kadar tamamen bu şekilde geçiyor. Ebeveynler önce "medeni" bir şekilde konuşup sorunu halletmeye çalışırlarken ortam ufak ufak gerilmeye başlıyor. Baştaki ufak gerginlikler bir şekilde aynı "kibar" tavırlarla çözülüyor. Ancak özellikle "kusma" sahnesi bir kırılma anı oluşturuyor. Bu noktadan sonra zaman zaman çiftler birbirlerine yükleniyor, zaman zaman kendi aralarında tartışıyor, cinsiyet içi kavgalar, cinsiyetler arası çekişmeler,üç kişinin tek birine yüklendiği anlar derken işler hepten çığrından çıkıyor. Sorunların "medeni" yollarla halledilmesi, "uzlaşma" gibi kavramların içinin boşluğu vuruluyor yüzümüze. Anlıyoruz ki bu medeniyet masalı sanki insanların sahip oldukları kibir, bencillik, kompleks sahibi olma, beğenilme güdüsü, hep en üstte olma ve zayıf gördüklerini ezip geçme gibi davranış biçimlerini gizlemek için kullandıkları bir perde gibi. Bunlar ortadan kaybolduktan sonda kurdukları "arkadaşlık", baştaki kompleks dolu ve sahte "medeni" hallerine göre çok daha gerçekçi ve eğlenceli. Ama Polanski o noktada da fazla ümitlenmemizi engelliyor ve filmi "umutsuz" bir sona bağlıyor. Bu kuşkusuz Polanski'nin Batı kültürünün dayattığı "uzlaşma" mevzusuna duyduğu ümitsizlik. "Artık işi öyle bir boyuta getirdiler ki bu kompleksli halimizden kurtulma şansımız yok" diyor adeta...



Filmde ikram edilen içecekler de dikkat çekici: Önce espresso, sonra "gerçek" kahve, kusma krizinin hemen öncesinde "kola" ve nihayet alkol. "Medeni karizma" açısından en yukarıda olandan başlayıp alkole giden yolculuğun sonunda karakterler alkol eşliğinde sarhoş olmak yerine sanki "medeniyet sarhoşluğu"ndan uyanıp "en gerçek" hallerine geri dönüyorlar. Saldırgan çocuğun babası üzerinden ilaç şirketlerine, saldırılan çocuğun annesi üzerinden Afrika sorununa uzanan film, özellikle sonlara doğru "politik doğruculuk" kavramını da sorgulayan postmodernist bir çizgiye yaklaşıyor. Neredeyse tamamının bir apartman dairesinde geçmesi ile de Polanski'nin "Apartman Üçlemesi" (Rosemary's Baby, The Tenant,Repulsion)'ne yaklaşan bir yanı da var. Elbette o filmlerdeki ağır psikolojik gerilim havasının yerini bu filmde kara mizah duygusu alıyor. Pek çok sahnede film cidden güldürüyor da. Çocukların ufak bir sürtüşmesini düzeltmek isteyen ebeveynlerin kendilerinin de şiddete başvuracak düzeye kadar gelmeleri, üstelik de bunun son derece medeni tavırlarla başlattıkları diyaloğun sonunda, sadece 1 saat içinde gerçekleşmesi başlı başına eğlenceli zaten...

Son noktada oyuncu performanslarına da dikkat çekmek gerek. Şüphesiz tamamı dar mekanda geçen bir filmde oyunculuklar çok önemli ve 4 usta oyuncunun tamamı (Winslet,Waltz,Reilly,Foster) muhteşem performanslar çıkarıyorlar. Carnage / Acımasız Tanrı, izlemesi gerçekten keyifli ve içi de dolu bir film. Bence izlenmeli...

Filmin Notu : 7 / 10

2 yorum: