4 Aralık 2011 Pazar

Margin Call / Oyunun Sonu (2011)



J.C. Chandor'ın ilk filmi olan Margin Call / Oyunun Sonu, ABD'den başlayarak tüm dünyaya yayılan 2008 küresel finansal krizini, bir yatırım bankasında 24 saatlik zaman dilimi içerisinde yaşananlar üzerinden anlatıyor...

İnsanların işten çıkarılma görüntüleriyle başlıyor film. Her yıl için rutin hale gelen bu işten çıkarılmaların içerisinde bu kez bankanın önemli risk analistlerinden birisi de var. Adam giderken, çalışanlardan birine bir “ipucu” veriyor. Sonuç olarak firma ekonomisindeki inanılmaz “dalgalanmalar” keşfediliyor. Film, bunun üzerine 24 saat içerisinde yaşananlara odaklanıyor. Bankanın durumu elbette ki müşterilere haber vermesi gerekiyor ancak özellikle büyük “oyuncu”ların bu durumdan hoşnut kalmayacakları aşikar. Sonuçta bulunan yol, firma içinde üretilen, hileli, yasadışı bir yolla, kimi çalışanları ve müşteriyi mağdur edip, bankanın üst düzey yönetici grubunu ve bu “problem çözme” işine birinci elden yardımcı olmayı başaran elemanları kurtarmak oluyor haliyle. Elbette bu çözümün sadece firmayla sınırlı kalmayıp, küresel, koskoca bir krizin ateşleyicisi halini alacak olması da filmin “güncel” kısmını oluşturuyor ve önemli. Çünkü işin sonunda filmin geldiği nokta bugünün Wall Street protestocularına uzanıyor bir yerde aslında...

Genç yönetmen Chandor, ilk filminde usta işi bir anlatım modeli izliyor. Film, bir yandan gerilimi hiç dinmeyen bir öykü anlatıyor. Diğer taraftan, farklı olan tarafı ise direkt olarak “insan psikolojisi” ile ilgilenmesi. Bankanın rutin hale gelmiş “işten çıkarma” operasyonlarından birinin görüntüleriyle başlayan film, orta düzey yönetici Sam'in (Kevin Spacey), mezar için kazdığı "çukur" görüntüleri ile sona eriyor. Bu “kazı” işinin gürültüleri eşliğinde jenerik yazıları akarken, adeta cenazemizin toprağa gömüldüğü hissine kapılıyoruz. Tüm bu “ekonomik” savaş içinde kaybedilen “insani duygular” eşliğinde insanlığın umutsuz geleceğine bakıyoruz sanki. Bir yandan Sam karakteri üzerinden finalde yaratılan vicdan muhasebesi eşliğinde “hala umut var” diye düşünmeye yaklaşırken, diğer taraftan Jeremy Irons'ın oynadığı yönetim kurulu başkanı John Tuld karakteri üzerinden yitip giden tüm insaniyeti görüp hüzünleniyor ve Coen' lerin No Country For Old Men'inde Tommy Lee Jones'ın oynadığı Şerif Bell karakteri misali “hiçbir şey değişmeyecek ve düzelmeyecek, bizler sadece rollerimizi oynayan kuklalarız” noktasına geliyoruz. Hangisi baskın diye bakacak olursak, görüyoruz ki tüm bu vicdan muhasebesi sonunda bile Sam için "kurbanları" olan insanlar ancak "köpeğinin ölümü" anlamına gelebiliyor. Bu açıdan final hayli hüzünlü...



Usta oyuncularla birlikte genç oyunculardan da çok iyi bir performans alan Chandor, aslında bir yandan da tam bir oyuncu filmi çekiyor. Ama yönetmenliği geri plana itmeyen bir oyuncu filmi bu. Zira Chandor filminin temposunu öyle iyi belirliyor, gerilimi öyle iyi ayarlıyor ve filmin mesajını öylesi inceden vermeyi başarıyor ki kendisinin ilk filmini çektiğine inanmak güç oluyor. Kendi adıma Margin Call / Oyunun Sonu' nun yılın en öneml işlerinden olduğunu düşünüyor ve şu ana kadar topladığı ilginin, hakettiğinin çok çok altında kaldığını düşünüyorum. Bence kesinlikle kaçırılmamalı...

Filmin Notu : 8 / 10

0 yorum:

Yorum Gönder