17 Eylül 2013 Salı

The Bling Ring : Pırıltılı Hayatlar





Bu haftanın en az kopyayla (13) gösterime giren, ancak bir sinefil için en fazla merak uyandırıcı olan filmi The Bling Ring (Pırıltılı Hayatlar) şüphesiz…  Bu merağın sebebi de gayet tabii ki Sofia Coppola. Sakin, gözlemci, anlatmaktan çok hissettirmeye dayalı tarzıyla Coppola, ilk dört filmiyle kuşağının en çok takip edilen yönetmenlerinden birine dönüşmekte zorlanmayan bir isim. Yeni filmi The Bling Ring de kimi sorunlarına rağmen ilgiyle izleniyor…


Film, Vanity Fair’de yayınlanan bir makaleden uyarlanmış. Dolayısıyla gerçek bir hikayeye sahip.  Filmde Los Angeles’ta yaşayan bir grup gencin ünlülere ve yaşamlarına duydukları ilginin, iyice takıntılı bir hal alıp, kontrolden çıkmasıyla yaşananlar anlatılıyor. Ünlü hedeflerinin ev adreslerini ve evde olmadıkları geceleri internetten araştırıp  öğrenen gençler, uygun gecelerde bu kişilerin evlerine giriyorlar. Başta bizi karakterlerden Marc ile tanıştırmayı seçen Coppola, bu içine kapanık, hafif uyumsuz gencin şöhret takıntılı Rebecca ile tanışması ile kendini olayların içinde buluşunu sürükleyici şekilde anlatıyor. Rebecca, önce Marc’ı sonra da diğer arkadaşlarını bu şöhret takıntısının içine çekmeyi çok rahat bir şekilde başarıyor…

Her zamanki soğukkanlı üslubunu koruyan Coppola birşeylerin altını kalın çizgilerle çizmekten, hatta birşeyler söylemeye çalışmaktan bile ısrarla uzak duruyor. Sadece her zaman yaptığı gibi karakterlerinin ruh halleri üzerine düşündürmeye çalışıyor. Bu açıdan film, bence yönetmenin filmografisi içerisinde en fazla bir önceki filmi Somewhere’a yakın bir yerlerde duruyor. Dolayısıyla o filmi ciddi bir hayal kırıklığı olarak gören çoğunluktansanız muhtemelen bu filmi de sevmeyeceksiniz. Ancak ben, Coppola’nın “şöhret” konusunda, kişisel yaşamından kaynaklanan takıntısını ve bunu anlatma çabasını önemseyenlerdenim. Somewhere’de bunu bir kız çocuğunun ruh hali üzerinden yapan yönetmen burada da  şan, şöhret ve lükse karşı inanılmaz bir takıntı geliştirmiş bir grup genç üzerinden kısmen benzer noktalara geliyor…




Yakalandıktan sonra bile en çok merak ettiği şey, evini soydukları ünlülerden Lindsay Lohan’ ın ne dediğini merak etmek olan Rebecca karakteri tek başına bile, gösteri dünyasının gençler üzerindeki etki gücü hakkında çok şey söylüyor. Uyumsuz ve içine kapanık, Rebecca ile tanışana dek tek bir dostu bile olmayan Marc’ın, kendini bu dünyaya kolayca kaptırması, grubun diğer üyesi olan kızların  gösteriş merakı da incelikle anlatılıyor. Sosyal medyanın bu gösteriş kültüründeki aracı rolü de vurgulanıyor. Gençlerin evlere girdikten sonra gidip eğlendikleri gecelerin, sosyal medyada paylaşılan fotoğrafları ve finale doğru Marc’ın, Rebecca’nın facebook hesabını yokladığı an da çok şey anlatıyor. Gruptan Nicki’nin kendisini ucuz şekilde sıyırmayı başardığı olaylardan sonra, bu işi bile şöhret çabasına alet etmesi de önemli bir ayrıntı. Filmin, bunun gibi üzerine düşünülecek anlar içerdiği kesin. Ancak diğer taraftan böyle toptan saydığımızda çok gibi görünen bu anların, filmin içinde dakika olarak çok kısa yer tuttuğunu da vurgulamamız gerek. Daha açıkça ifade edersek, öykü toplasanız 15-20 dakikada rahatlıkla anlatılacak, ancak 85 dakikaya uzatılmış gibi duruyor. Ünlülerin evlerine tek tek girilen bölümlerde, bir noktadan sonra dikkati toplamak güçleşmeye başlıyor. Ayrıca bu anların tamamının hikayeye içi dolu ayrıntılar kattığını söylemek de hayli güç. Sayıları gittikçe artan bu “eve giriş” bölümleri belki ilkinde ilgi çekici geliyor ama o kadar çoğalıyor ve filmin içinde o kadar çok yer kaplar hale geliyorlar ki bir yerden sonra ister istemez can sıkıcı bir hal alıyorlar... 



Öykünün polisiye kısmını son 20 dakikaya saklayan Coppola, bu bölümde de soğukkanlılığını koruyor. Bu genel olarak bir artı puan olmasına rağmen, toplamda öykünün anlamsız görünmesine de yol açmıyor değil. Herşeye karşın andığımız çoğu anın bu son bölümlerde yer aldığını da belirtmek gerek…

Müzik ve ağır çekim kullanımı hikayenin tıkandığı anlarda, nefes almamızı sağlayan ve bizi filme bağlayan unsurlara dönüşüyor ki bu da Coppola’nın başarısı. The Bling Ring, herşeye karşın toplam olarak bakınca  ilgiyle izlendiğini söyleyebileceğimiz, farklı bir film. Görülüp  üzerine düşünülmeyi hakettiği kesin…

Filmin Notu :   3 / 5

0 yorum:

Yorum Gönder